“Erkek arkadaşım beni taşıyamıyor bile. Sadece 90 kiloyum ama her zaman şişman olduğumu söylüyor! Rahibe Moyu, hâlâ bir kız arkadaş istiyor musun? Senin için erkek arkadaşımı terk edeceğim!”
“Abla Moyu ile birlikte olmak güvenli gelmiyor mu? Bakın, o zaten sırtında Qianqian ile dağda 10 metreden fazla yürüdü, ama onun için bu düz zeminde yürümekten farklı görünmüyor!”
“Kardeş Yu, evlenmek istiyor!”
“Kardeş Yu, evlenmek istiyor!”
Daha sonra canlı yayında giderek daha fazla insan toplandı. ‘Evlilik arayışı’ ifadesi zaten ekranı doldurmuştu.
Uzun bir süre sonra birisi yorum yaptı, “Aman Tanrım, Kardeş Yu on dakikadan fazla bir süredir Qian Qian’ı sırtında taşıyor, değil mi? Hala durmadı mı?!”
“Doğru! Kardeş Yu çok yakışıklı! Bir Wuli erkek tanrısı!”
(Ç/N: wuli – Korece ‘yakışıklı’ anlamına gelir ve Çin argosunda kullanılır)
“Wuli erkek tanrı!”
Bunun ardından ekran yine yorumlarla doldu taştı.
Öte yandan coşkulu hayranlardan tamamen habersiz olan Qiao Moyu, sırtında Qianqian ile nehir kenarına gelmişti.
O anda diğer iki grup çoktan gelmişti; Xing Wanshuang ve arkadaşları kamplarını çoktan kurmuştu; Zhou Yunchuan bazı çekim ekipmanlarını bağlamış ve balık tutmaya gitmişti; diğer tarafta, Wang Kunming olta kancasını bağlarken Qiao Ruohuan bir ocak kurdu.
Qiao Moyu’nun sırtında arkadaşıyla geldiğini fark eden Qiao Ruohuan hemen endişeyle sordu: “Qianqian, sorun ne? Moyu, o iyi mi?”
“İyi, sadece biraz burkulmuş.” Konuştuktan sonra Qin Qianqian’ı büyük bir kayanın üzerine koydu ve şöyle dedi: “Qianqian, iyi dinlen. Ben gidip yiyecek bir şeyler alacağım.”
Qianqian, Qiao Moyu’nun onu bu kadar uzağa taşımasına izin verdiği için kendini biraz suçlu hissetti. Hızla ayağa kalktı ve şöyle dedi: “Moyu, sana yardım etmeme izin ver. Beni bu noktaya taşımak için zaten çok çalıştın…”
“Sorun değil, çok hafiftin. Hiç ağırlık hissedemedim.” Bunu söyledikten sonra Qiao Moyu onu kayaya bastırdı ve şöyle dedi: “İyi ol ve yemeğini beklerken burada otur.”
Daha sonra ayağa kalktı ve balık tutmaya başlayacak bir yer bulabilmek için olta kancasını da bağlamaya hazırlandı.
Ekrandaki yorumlar anında çılgına döndü.
“Ahh, Kardeş Yu az önce ‘uslu ol ve kıpırdamadan otur’ derken neden bu kadar yakışıklıydı? Neden bu kadar seksi? Onun tarafından baştan çıkarıldım!”
“Qianqian’ı kıskanıyorum!”
“Qianqian’ı kıskanıyorum!”
…
Qiao Moyu bölgeyi gözlemledi ve Xing Wanshuang’ın ilk gelen olduğunu öğrendi, dolayısıyla doğal olarak ekibi en avantajlı noktayı almıştı. Arazi farklılığından dolayı Qiao Moyu’nun bulunduğu yerdeki küçük nehrin akışı nispeten hızlıydı. Akıntının kuvvetli olduğu yerde balıklar beslenemez.
Balıklar genel olarak kaya yarıklarına yakın yerler gibi sakin sularda yüzmeyi tercih ederler. Ancak sadece iki huzurlu nokta diğer rakip takımlar tarafından işgal edilmişti.
Bu sırada Qiao Ruohuan’ın ekibinden Wang Kungmin oltayı bağlamayı çoktan bitirmişti ve kancayı suya atmak üzereydi.
Aniden Xing Wanshuang diğer taraftan sevinçle bağırdı: “Ah! Balık yakaladık!”
Qiao Moyu yana doğru baktı ve Zhou Yunchuan’ın dalının aşağı doğru eğildiğini fark etti. Yemi bir balığın yuttuğu belliydi.
Oltayı çok hızlı bir şekilde yukarı çekerek avuç içi büyüklüğünde bir balığı ortaya çıkardı.
“Kardeş Zhou o kadar harika ki! Balık tutmaya başladığımız anda zaten bir tane yakaladık. Daha sonra akşam yemeği için endişelenmemize gerek yok!” Qiao Ruohuan gülümseyerek söyledi. Kendi grubundan oldukça emin görünüyordu.
Bunu duyan Xing Wanshuang, memnuniyetle kaşını kaldırdı ve Zhou Yunchuan’ın avını kapatmak için bir çanta aldı. Bakışları belirsiz bir şekilde Qiao Moyu’nun yönüne doğru kaydı.
Qiao Moyu bakışlarını geri çekti ve dudaklarını büzdü. Avuç içi büyüklüğündeki bir av övünmeye değer miydi?
Ne yazık ki onlar için üzülüyordu çünkü bu gece akşam yemeğinde paylaşabilecekleri tek şey avuç içi büyüklüğünde bir balık!
Bu tür düşüncelerin ardından Qiao Moyu yemi yerleştirdi ve kancayı yavaşça suya attı.
