Beyaz kombinezon özenle dokunmuş dantellerle süslenmişti, ve açıkta bıraktığı yerler zarifti.
Sahibinin saflığını temsil ediyormuş gibi klasik bir tasarımdı.
Ancak, beyaz saf kombinezonun altından ıslaklık sesi geliyordu. Aynı zamanda, sıcak nefesin sesi, sanki ahlaksız bir koro gibi oda boyunca yankılandı.
“D-dur…”
Erel, ıslak güzel gözleriyle, üstündeki adamı itmeye çalıştı. Gün ortasıydı ve hava aydınlıktı, güneş hâlâ tepedeyken bunu yatak odasında yapmak utanç vericiydi.
ED: NORMAL ZAMAN DİLİMİ OLSA YAPCAN MI YANE????
Nasılsa tamamen onu sıkı sıkıya kavramıştı. Tüm yapabildiği boynunu, keskin dişlerin önüne koymak ve kazananın yumuşak olması için yalvarmaktı.
Ne isterse yapabilirdi, yıkabilirdi ya da kırabilirdi, ama o neden onu bu kadar çok okşuyordu?
“Hafif dokunsam bile vajinandan çok fazla meyve suyu geliyor. ”
En kirli kelimeleri zarifçe söyledi. Tepki vermek istemedi, ama kendisini hedef alan sözler, zayıf iç duvarlarına şiddetli bir saldırıydı ve onu nar gibi dağılmaya itti.
Islak ve pembe vajinasının onun gözlerinde nasıl görüneceğini merak etti ve aklına gelen düşünceler yüzünden kendini tuhaf hissetti ve utandı.
“Lütfen, perdeleri kapatmama izin ver…”
Erel çaresizlik içinde yalvardı ve onu kendinden itmeye çalıştı ama kalçalarını ona iten ellerde merhamet yoktu.
“Beni kendinden uzaklaştırmaya çalışmıyorsun, değil mi?”
Barkan sert eliyle vajinasını ovuştururken gülümseyerek fısıldadı. Güzel bakışları ve nazik tavrının aksine, yemeği ortada bölünen bir canavar kadar vahşiydi.
Mavi gözleri sanki Erel’ı ısıracakmış gibi baktı. İnce bilekleri onun omuzlarına değiyordu.
“Bu beni üzecek.”
Güzel bir yüz bile böyle bir hayal kırıklığını utanmadan ifade edebilirdi. Bayık gözlerle katılaştığı an Erel’in ellerini bırakmaktan başka seçeneği kalmamıştı.
‘Korkuyorum.’
Erel, önünde duran adamdan korkuyordu. Nefes kesen, kendinden geçmiş görünümünün aksine iliklerine kadar delirmişti.
“Bunu yapmaktan rahatsızlık duyuyorsan, üzgünüm… Elimde değil, vücudun cinsel açıdan çok çekici.” Barkan, Erel’ı aşağı bastırıp küçük omzunu ısırırken fısıldadı.
Belindeki güçlü tutuşunca aksine, nazikçe konuşma şekli, tuzağa yakalanmış bir fareyle oynayan bir kedi gibi çok hoş görünüyordu.
“Seni böyle görmek… Dudakların bundan hoşlanmadığını söylüyor ama vajinan başka şeyler söylüyor.”
Konuşmayı bitirdikten sonra, bilerek mümkün olduğu kadar çok ses çıkarmaya çalışıyormuş gibi parmaklarını daha sert bir şekilde hareket ettirdi. Baldırlarını ıslatan ıslaklığın sesi kulaklarına ulaştı.
Kalın uzun parmakları Erel’in kalın vajinasından çıktı ve onu her ovuşturduğunda küçük zevkler yayıldı. İçinde bir kıvılcım varmış gibi hissetti.
‘Beni daha hızlı ve sert bir şekilde parmaklamanı tercih ederim.’
Erel aklından geçen düşünce ile şaşkınlıkla başını salladı, ama ne yazık ki bedeni arzularına karşı dürüsttü. Parmaklarını sıkıp kenetledikçe içinin parmaklarını yuttuğunu hissetti. Sanki daha fazlasını istiyordu.
‘Bu beni meraklandırıyor.’
“İyi hissettiriyor, değil mi? Parmaklarımı çok iyi yutuyor, merak ediyorum penisimi de yutacak mı, merak ediyorum.”
Vajinasının kıvrımlarını açarken, parmaklarını içine itti ve ardından baş parmağıyla klitorisine bastırdı. Erel’in bedeni sanki yıldırım çarpmış gibi titredi ve içini sıktı. Kasılmış ince duvarlarından elini çekti ve kaşlarını çattı.
“Siktir, çok darsın. Bana uygun hale gelmen için seni daha çok parmaklamam gerekiyor.”
“B-bunu nasıl söylersin…”
Mavi gözlerini yaşlarla dolduran Erel’in, dudakları titredi. Sonra kırmızı dudaklarından doyumsuz bir bakışla bakan Barkan, usulca özür diledi.
“Oh, üzgünüm Bayan Erel, biliyorsiniz, ben… Birazcık serseriyim. Bu yüzden saçma sapan konuşmaya devam ediyorum.”
Parmaklarını Erel’in şeffaf bal gibi sıvıyla lekelenmiş dudaklarına dokundururken kıkırdadı. Özür dilemek yerine onunla daha çok alay etmeye çalıştığı belliydi.
“İyi.”
Gözlerini nazikçe kapattıktan sonra kırmızı dilini çıkarttı ve Erel’ın tadını çıkararak elini yaladı.
“Asil olduğun için mi Bayan Erel… Tadı çok güzel. Nektar gibi tatlı.”
Kirpiklerinin altındaki gözler yine çılgınca açıldı. Onu saçlarından yakalamak, ensesinden ısırmak ve içinde akan tüm kanı emmek üzereydi.
“Ah!!!”
Erel’in korkmuş bedeni sonuna kadar küçüldü. Omzuna bile gelemeyen ince kadına bakarken gözlerinde sadist dürtü parladı.
‘Küçük, zayıf, güzel ganimeti. Kolayca kırabilen bir kız, ama nazik olmalısın, acele etme yoksa incinir.’
Ölüme ürkütücü bir şekilde yakın olmasına rağmen bir şey yapamadı. Erel çok hassastı. Onun yerine geçecek bir olmadığından değildi, ama bulması zor olacaktı ve bunu beğenmeyecekti.
‘Bu yüzden tadını çıkarmalıyım.’
Ne yazık ki, Barkan sabırlı bir adam olmaktan uzaktı ve bu nedenle hoşnutsuz dudakları arasındaki boşluktan suçlama sözleri ortaya çıktı.
“Öyleyse, seni üzmeme neden izin veriyorsun? Bununla ne yapacaksın?”
Erekte olan penisini iterken Erel’ın kalçasını kavradı ve ince derisine döktüğü sıvıyı yaydı.
“Artık yapalım mı? Misafirler gelene kadar biraz zamanımız var.”
‘Misafir’in ailesi olduğunu bilen Erel’ın yüzü bembeyaz oldu. Kalbi ona karışmaya başlama korkusuyla sıkıştı.
Ne hakkında endişelendiğini biliyordu, adam eğilip tüm aşk sularını emdi. Erel’ın düz karnına ürpertici bi sesle fısıldadı.
“İçine boşalacağım… Ve onları birleştireceğiz.”
Attığı her nazik adımda uzun eteğinin altından sıvılarının damladığını hayal edebiliyordu, sonra yerdeki halı yavaş yavaş kalınlaşacak ve kulakları patlayacakmış gibi kırmızıya dönecekti.
Bunu hayal ederken, kafasının erdiğini hissetti. İlk olarak karanlık bir inilti, tatlı bir aldatmayla boğazından kopup çıktı.
“Ne yapmalıyım, ha?”
Barkan dudaklarını yalarken Erel’a baktı. Onu her gün dışarıda yese bile balık kokusu almayan güzel bir kadındı.
Onun bakışlarıyla karşılattığında yüzü bir hayaletle karşılaşmış gibi kıpkırmızı oldu. Soluk göz kapaklarını kapattı, görünüşe göre göz teması bile kurmaya dayanamıyordu.
‘Bu konudaki teklifimi iyi ki kabul ettin.’
Kendiyle gurur duyduğu için mi yoksa gücendiğinden mi bilinmez, birden gözlerini görmek istedi.
“Gözlerini aç.”
Sevecen sesinin aksine, Erel’ın çenesini kavradı ve dudaklarını çene hattı boyunca sürerken şiddetle sordu.
“Bu konuda kızgın değilim. Beni görmek istemiyor musun?”
Açık renkli kirpikleri ısrarlı kelimelere titredi. Ne yapacağını bilmediğinden korkuyordu, ama taleplerini karşılayamadı ve göz kapaklarını kaldırdı ki bu hem gülünç hem de acınasıydı.
Barkan gördükten sonra, içten bir kahkaha attı ve üzgün bir ifadeyle sordu.
“Seni sevdiğimi söyledim. İlk görüşte aşık olduğunu söyledin. Bu yüzden teklifimi kabul etmedin mi?”
Bu kelimelerin üzerine Erel alt dudağını sertçe ısırdı. Söylediklerine inanacağını düşünmemişti ama her şey düşündüğünden daha da kötüydü.
Erel kendisini sevmekle ilgili beceriksiz yalanına çok üzüldüğü belliydi.
“Seni uyarmıştım. Ben sinir bozucu bir adamım.”
Bunu basitçe ‘sinir bozucu’ olarak tanımlayan adam fısıldadı ve vahşi gözleriyle gülümsedi, yüzüne yakınlığı, güzelliği, başını döndürdü.
“Benden nefret etsen bile, bana bak. Yakışıklı olduğumu söyledin.”
Barka’nın yüzüne saf delilik bulaşmıştı. Gerçekten bir deliyle uğraşıyormuş gibiydi ve boğulduğunu hissetti.
Suçlu değilmiş gibi yaptı, ama ikisi de biliyordu.
Bu ilişkide aşk yoktu.
Artık geri dönmek için çok geçti, Erel kollarını uzattı ve boynuna doladı.
“Tabii ki seni seviyorum. Gerçekten.”
Titreyen dudak kenarlarıyla gülümsemeye çalıştı ve olabildiğince samimi olmasını umarak usulca fısıldadı.
“Benim gözümde, sen bu dünyadaki en yakışıklı adamsın…. Barkan.”
Dudaklarından acı bir gülümsemeyle adı döküldü, Barkan bunu gördüğünde gözlerinin belirgin bir şekilde koyulaşmasına neden oldu.
Şekilli parlayan gözleriyle karşılaştığında kalbi çarpıyor ve darmadağın oluyor gibiydi.
‘Sanırım işe yaramadı….’
Girişiminin başarısız olduğu açıktı. Erel gözleri yarı kapalı bunalımlı bir haldeyken “Beni deli ediyor.” dedi.
Yanan eli tuttu ve yumuşak saçlarını kavradı, sonra başını eğdi ve sıcak dudaklarını ona bastırdı.