Çevirmen: onlystr842d
Bölüm 8
Özel olarak belirtilmemesine rağmen, ‘neden’in ne olduğu açıktı. Bu evliliği sürdürmenin ‘koşulları’ ortadan kalkarsa… Benim gibi bir kadının Dük’ün karısı olması için hiçbir neden kalmazdı. Eşi olarak yüksek statüye sahip soylu bir aileden güzel ve zarif bir leydiye sahip olmak daha iyi olurdu.
Ayrıca ne kadar uğraşsam da tek bir yanıt vardı. Onun sağlığı.
‘Camilla önce benim ondan boşanmamı isterse…’ Başka bir deyişle, bana atfedilebilecek herhangi bir neden olmaksızın boşanırsam, bu sözleşme doğal olarak geçersiz hâle gelecektir. Daha fazla para almayacağım ama en azından hiçbir şey geri ödemem gerekmeyecek. Hayır, aslında daha iyi olur.
[Sözleşme Camilla’nın isteği ile feshedilirse, Camilla kaporanın yarısını Selena’ya tazminat olarak ödeyecektir. ]
Ç/N: Sözleşme maddelerinde isimler A ve B kişisi olarak geçiyor. Kafa karışıklığı olmaması açısından direkt isimleri ile yazdım.
Ayrıca oldukça avantajlı bir madde vardı. Yazı tipinin küçük olması nedeniyle bu maddeyi bulmak zor olsa da, Camilla’nın benimle zaten anlaştığı karşılıklı sözleşmede açıkça yazılıydı.
Pek çok taraflı madde arasında, benim için avantajlı olan tek madde buydu. ‘Camilla’nın isteği’nin karşılığı oldukça geniş olsa da, kesinlikle bundan en iyi şekilde yararlanırdım.
“Yani, aslında, sizinle bir şey hakkında konuşmak için buradayım.” Ciddi bir sesle söyledim.
“…bir şey hakkında konuşmak mı?”
“Evet.”
“Ne hakkında konuşmak istiyorsun?” Camilla şüpheli gözlerle bana baktı.
Çok mu ciddi konuştum? Camilla bana, ‘Şimdi neyin peşindesin?’ bakışı atıyordu.
O bakışla yüzleşirken bir nefes aldım. Bir, iki, üç.
“Bundan sonra kocamla ben ilgilenmek istiyorum.”
Söyledim. Sonunda söyledim. Aman Tanrım, gerçekten söyledim. Bunu söylemeyi başarmış olsam bile tamamen nutkum tutuldu ve ondan uzak durdum.
Küt. Küt. Hızlı kalp atışımın sesi kulaklarımın karıncalanmasına neden oldu.
“Bu ne demek oluyor?” Camilla bana sert bir bakış attı.
“Düşündüm ki Amoide hakkında pek bir şey bilmiyorum.”
“Bilmiyor musun? Neyi?” Camilla başını eğdi ve kaşlarını çattı.
Bunu görünce kalbimin daha hızlı attığını hissettim.
‘Sakin kalmalıyım.’ Sanki büyü yapıyormuş gibi içimden tekrar ettim. Artık geri çekilemem. Asla.
“Şey, ne yediği, yürüyüş yapıp yapmaması, ne zamandır nöbet geçiriyor… Gibi şeyler.”
“Neden aniden bunlar hakkında meraklısın?” Camilla’nın bakışı şüpheyle doluydu.
“Sağlığıyla ilgilenme görevini tamamen anneme ve Raymond’a bırakıyordum. Tek yaptığım onun yanında ağlamaktı.”
Camilla’nın ifadesi, sanki tuhaf bir şeyden bahsettiğimi duyuyormuş gibi bir şaşkınlık ve kuşku karışımı içeriyordu. “Yani?”
“Bütün bunlarla ben ilgilenmek istiyorum.”
“Sen mi?”
Bu sefer de ‘Ne cüretle!’ demek istiyormuş gibi görünüyordu ama bunu daha kibar bir şekilde ifade etti.
“Amoide’un sağlığıyla ben kendim ilgilenmek istiyorum.”
“Ne dedin?” Camilla’nın gözleri fal taşı gibi açılmıştı ama ben aldırmadan devam ettim.
“O… Benim kocam.” Nedense yanaklarım yanıyordu. Boş sözler olmasa da kendi ağzımla ‘kocam’ demek çok cesaret gerektiriyordu. Kocam, kocam. Selena’nın kocası.
“Koca?” Camilla, sanki şaşkına dönmüş gibi cevabıma sadece homurdandı. “Gereksiz hiçbir şey yapma. Sadece görevine odaklan. Raymond zaten Amoide’un sağlığıyla iyice ilgileniyor. Nereden esti bilmiyorum ama görevini unutma. Senin görevin…”
“Sağlıklı bir varis doğurmak.”
“Unutmadığına sevindim.”
Alaycı tonuna karşın gülümsemeyle cevap verdim. “Elbette, bunu bu yüzden yapıyorum.”
“O zaman sadece hamile kalmaya odaklan. Raymond’un verdiği reçetedeki ilaçları doğru şekilde alıyorsun, değil mi?” Sırtını kanepeye yaslarken sordu.
“Evet.” Çok mu hızlı yanıt verdim? Onun sert bakışına karşı yavaşça aşağı baktım.
“Zamanında alıyorsun, değil mi?”
Zaten her şeyi biliyorken ne diye bunu sormaya zahmet ediyorsun? İçimden iç çektim. Bana ilacı getiren kişisel hizmetçim Rona değil, Camilla’nın hizmetçisi Greta’ydı. Günde üç kez getirir ve önümde durup bana uzatırdı.
Buna ek olarak, aynı odayı paylaştığımız günlerde Greta, hamile kalmaya iyi geldiği iddia edilen bir şişe ilaç daha getirirdi. İlacın her damlasını içtiğimi izlemek için bir süre kalırdı. Her geldiğinde, bariz gözetlemesi yüzünden doğal olarak Greta’nın yüzüne bakardım.
“Ama ilaç gerçekten işe yarıyor mu merak ediyorum .”
Camilla sözlerime kaşlarını çattı. “Bu ne demek oluyor?”
“Hayır, pekâlâ… Raymond’un söylediği her şeye koşulsuz olarak inanamayız.”
Sakin cevabım Camilla’nın yüzünü biraz daha asmasına sebep oldu. “Raymond en iyi doktorlardan biridir. Reçetesi tartışılmaz.”
“Ne kadar iyi olursa olsun, işe yaramayacak.” Sanki vazgeçmişim gibi açıkça çekilme nüansıyla cevap verdim.
“Ne demek istiyorsun?” Muğlak cevabıma karşı Camilla’nın ifadesi aniden sertleşti.
“Şey… Bence başka bir sorun olabilir.” Tükürüğümü bir kez yuttum. Elimde tuttuğum çay fincanının kenarında parmağımı dolandırırken kasıtlı olarak kekeledim.
“Başka bir sorun mu?”
“Demek istediğim… Sadece öz annenin değil, biyolojik babanın sağlığı da sorunsuz bir gebelik için çok önemli…”
“Biyolojik babanın sağlığı mı?” Camilla’nın yüzü aşırı derecede nahoşluğunu ifade ediyordu. Selena evlenmeden önce oğlunun sağlığını zaten biliyordu. Neden Selena aniden konuyu gündeme getirmişti?
“Evet, elbette, onun hasta olduğunu biliyorum ama… Şey, demeye çalıştığım şey…” Kaşlarımı tuhaf bir şekilde çatarak gülümsedim.
Tam o anda yüzüme bakan Camilla’nın ifadesi büyük ölçüde sarsıldı. “Açık konuş ki anlayabileyim.”
Camilla’nın kucağında duran ellerindeki beyaz kemikler görünür hâle geldi. Bir şey düşünüyormuş gibi gözlerini kıstı, sonra giderek gözleri büyüdü.
‘Kızgın olmalısın.’ Onun yüz ifadesine baktım. “Şey…” Onun ifadesine bakar gibi yaparak düşünüp diyeceklerimi tasarladım. “… Çünkü Raymond karı koca arasında neler olduğunu bilmiyor.”
Camilla’nın solgun yüzü kırmızıya dönüyordu. “Bilmiyor mu?” Sözlerim süregelirken olağandışı bir şey fark etmiş gibi ifadesi sertti.
“Bir çiftin ilişkisini en iyi ilgili taraflar bilir.” Belirsiz bir gülümsemeyle söyledim. “İlacı ne kadar çok alırsam alayım, sadece karısının isteğiyle yapılamayacak şeyler var.”
Konuşmayı bitirirken gözlerimi kapattım. Ona dolambaçlı bir şekilde söylesem de Camilla ne demek istediğimi muhakkak anlardı.
“Oğlum… Mümkün değil.” Düşesin sesi zayıfça titriyordu. “Olamaz, sakın söyleme.” Alnı buruşmuştu ve tuttuğu çay fincanı titriyordu. Kısa süre sonra şoke olmuş bir ses odayı doldurdu. “… Onun iktidarsız olduğunu mu söylüyorsun ?!”
Camilla, bana tuttuğu çay fincanından daha beyaz bir yüzle bakıyordu.
Oh, o kadar şok edici miydi? Oysa ‘iktidarsız’ kelimesi kendi ağzımdan çıkmadı.
“Olamaz! Oğlum öyle değil! Doğru olamaz! Bu imkansız!” Camilla her zamanki zarafetini bırakarak yüksek sesle bağırdı. Tepkisi düşündüğümden daha vahşiydi.
“Ah hayır, anne, sesiniz çok yüksek.” İşaret parmağımı hızla dudaklarıma koydum.
“Ha?” Birden Camilla kendine geldi ve aceleyle etrafına baktı.
Neyse ki, tüm hizmetçiler ve uşaklar çay saatinden önce gönderilmişti. Yine de bazıları hâlâ kapının dışında olabilirdi.
“Hamile kalamazsın demek istiyorsun… Amoide ile ilgili bir sorun olabilir mi?” Camilla derin bir nefes aldı ve sordu.
Anlamlı olarak gülümsedim.
Bir an için Camilla’nın gözleri deprem varmış gibi titredi. “Bu doğru olamaz. Raymond, Amoide’un doktorudur. Amoide’da bir sorun olduğunu hiç söylemedi…”
Camilla’nın Raymond’a olan güveni hayal gücümün ötesindeydi. Muhtemelen aile mesleğini miras aldığı ve önceki nesiller gibi Efret ailesinin doktoru olduğu içindi. Raymond olmasaydı Amoide’un şimdiye kadar bu dünyada olmayacağına dair kuvvetli bir inanç vardı. Çünkü Raymond, birkaç kez ölümün eşiğindeyken Amoide’u kurtarmıştı.
Camilla açıkça sakinliğini korumaya çalışıyordu.
Ben de yine nazik bir gülümsemeyle ekledim. “Raymond bunu nasıl bilebilirdi?”
“……”
“Ben onun karısıyım, anne.” Sakince gerçeği belirttim.
“……”
“Bir düşünün, tüm bu zaman Raymond’un reçetesine uyarak ilaç kullanıyordum ve önerilen günlerde geceyi onunla geçiriyordum. Buna rağmen şimdiye kadar hiçbir işaret yok… ”
“Vücudunda bir sorun olmalı.” Camilla düz bir şekilde söyledi. “Bayıldığını duydum. Genç ve sağlıklıyken birdenbire bayılman garip değil mi?” Camilla’nın gözleri umutla parıldıyordu. Gerçeği inkar etmek için umutsuz bir girişimdi.
Öyleyse… Ben de kaybedemem. “Yalnızca gergindim. Amoide’un bayılması beni dehşete düşürmüştü.”
“Amoide daha önce birçok kez bayılmıştı ama şimdiye kadar ilk defa bu sefer aşırı derecede dehşete düştün…”
“Bu sefer annem de neredeyse bayılmıştı. İnsanlar aşırı derecede dehşete düştüğünde bayılmaları mümkündür.”
Sözlerimden rahatsız olan Camilla’nın yüzü sertleşti.
“Uzun süre acıya katlanan hasta bir insanı izlemek çok zor. Annemle kıyaslanamayacak olsa da, Amoide’un da acı çekmesini izliyordum.”
“……”
O anda, Camilla’nın gözleri bir an için seğirdi.