NovelTR BETA V1.0 [Erken Erişim] | Beta süreci nedeniyle hatalar görülebilir.

BÖLÜM 11

Çevirmen: onlystr842d

 

 

Bölüm 11

 

 

Tereddüt etmedim ve başımı indirmeden yavaşça ona doğru yürüdüm. Attığım her adımı izliyordu. ‘Önceden böyle davranmak neden bu kadar zor geliyordu?’ Pencerenin yanında dikildim ve elimi ona uzattım.

Güneş ışığı mavi gözlerini parlatıyordu. Sert sert elime baktı. Sonra kafasını kaldırdı ve gözlerime baktı.

… Bu biraz tehlikeli. Güzel altın kahküllerinin arasından gözüken mavi gözleri berrak bir göl gibiydi.  Hastalığından dolayı teni solgun olmasına rağmen görünüşü estetik olarak mükemmeldi. Sonra bunu hatırlamaya karar verdim. Eğer bir gün öfkem beni katil olmaya teşvik ederse, onun yüzüne bakmalıyım. İlkbahar geldiğinde eriyen kar gibi kesinlikle öfkem de kaybolurdu.

“Amoide.”  Adını tekrar söyledim. Bu odaya geldiğimden beri kaç kere adını söyledim? Âdeta evcil hayvanıma seslenir gibi tekrar tekrar ona seslenmiştim.

Yalnızca sessizce bana baktı.

Tuhaftır ki, en azından beni görmezden gelmediği için rahatladım. Bu yüzden tekrar seslendim. “Amoide.”

Mırıldanır gibi yavaşça dudakları kıpırdadı. Kıstığı gözlerinden duygu karmaşası yansıyordu.

‘Oh, bu eğlenceli.’ İçten gülümsedim. Adını her söylediğimdeki beklenmedik tepkileri eğlenceliydi. Güzel ama kibirli, sahibinin seslenmesini umursamayan bir kedinin güneşlenirken kulaklarını kıpırdatmasını izliyor gibiydim. Büyü gibiydi. Arsızca onun ismini söylediğim için bana kızacağını düşünmüştüm ama öyle olmadı.

“Öhöm.” Boğazımı temizledim. “Nasıl hissediyorsun?”

“Gördüğün gibi.” Gönülsüzce cevapladı. Sinir olmuş sesi, bana, “Burada iyi hâlde oturduğumu görüyorsun, ne diye iyi miyim diye soruyorsun?” der gibiydi.

“İyi görünmene sevindim. Hâlâ yataktan çıkıp çıkamadığından endişeliydim.” Gözlerine bakıp parlak bir şekilde gülümsedim.

Tam tersine, gözlerinin etrafında ince kırışıklıklar oluştu.

‘Gülümsediğimi görmekten bu kadar mı nefret ediyorsun?’… Bunu sormak istedim ama kendimi tuttum. Ve sonunda konuya girdim. “Amoide, benimle yürüyüşe çıkmak ister misin?”

Sözlerimi duyar duymaz, tuhaf bir böceğe bakıyormuşçasına birden ifadesi değişti.

Oh, çok mu ileri gittim? Düşüncelere öyle dalmıştım ki konuşmanın doğal bir şekilde akmasını sağlamayı unuttum.

Tekrar ağzımı açıyordum ki, ilk o konuştu, “En sonunda delirdin mi?”

Ona karşı olumlu izlenimim anında yok olmuştu. “Hayır, delirmedim.” Gülümseyerek cevap verdim. Bundan bile daha sert sözler söylese bile, şaşırmayacağıma ve üzülmeyeceğime emindim. Seni sevmemesini umursama, seni sevmemesini umursama.

Ç/N: Orijinalinde son cümlede, Türkçe’ye ‘Kendinle Savaşma Sanatı’ olarak çevirilen bir kişisel gelişim kitabının adı geçiyor.

Bu sözü kendime on kere falan tekrar ettikten sonra, devam ettim. “Hava bugün çok güzel, hadi yürüyüşe çıkalım.”

O anda, ifadesi zor algılanır biçimde değişti. Sanki bir şey söylemeye çalışıyormuş gibi dudakları kıpırdadı. “…O.”

“Pardon?” Zar zor duyulan sesini duymaya çalışırken, kafamı eğdim ve sordum. “Amoide, az önce ne dedin?”

Ona sorduğumda fısıldayarak mırıldandı, “Yine ne saçmalıyorsun…”

‘Bu kadarını idare edebilirim.’  Kısık sesine gülümsemeyle cevap verdim. “Saçmalık değil. Yalnızca seninle yürüyüşe çıkmak istedim. Biz evli bir çiftiz, değil mi?”

“… Evli çift mi?” Yüzsüzce söylediklerime karşı kaşlarını çattı.

Ah, yine bu ifade.

“Şimdi bizim evli çift olduğumuzu mu iddia ediyorsun?”

“Elbette biz evli bir çiftiz, kardeş değiliz değil mi?”

Amoide benim net cevabıma karşı söyleyecek söz bulamamış gibiydi.

“Oh, hayatım, hasta mı hissediyorsun?” İfadesine baktım ve zarifçe sordum.

“… Hayır, iyiyim.” Elini salladı ve beni kendinden uzaklaştırdı.

“İyi olduğundan emin misin?”

“Evet, bu yüzden uzak dur.”

“O zaman, benimle yürüyüşe çık.” Onu bir kere daha sıkıştırdım.

“İstemiyorum.”

Duraksamadan beni reddedince, ona uzatmış olduğum elimi geri çektim. ‘Evet, tabii ki, o böyle davranacak.’ Zaten kolay olmasını beklemiyordum. ‘Sorun yok. Hiç sorun yok. Bir kere başarısız oldum diye vazgeçmeyeceğim.’

“Neyin peşindesin söyle.”

“Aslında, bu seni tekrar sağlığına kavuşturmak için.”

“Ne?”

Alnında oluşan çizgileri görebiliyordum. Farkında olmadan bir anlığına irkildim. Ancak, sakin görünmek için hemen gülümsedim. “Bu, senin bedenin artık benim sorumluluğumda demek.”

“Bedenim… Ne yapacaksın?”

“Biraz önce annemden izin aldım.”

“Ne izni?”

Duygularımızı artık kontrol altına aldığımız için, ona mantıklı bir şekilde açıklama vakti gelmişti. “Amoide, sağlıklı olmak için her gün belli bir miktar güneş ışığı alman gerekir.”

“…” Pencereden dışarı kaçamak bir bakış attı ve hafifçe başıyla onayladı.

Hızlıca söylediklerime ekledim. “Temiz bir hava al. Bu sert zemin yerine toprağa bas ve açık havada çiçek kokularını içine çek.” ‘Yatakta yatıp ölümünü beklemektense…’ Hiç kıpırdamadığını görünce, onu biraz daha cesaretlendirmeyi denedim. “Bütün bu an çok değerli. Sonra, eğer ölürsen…”

Ani sert bakışına karşı hızlıca kelimelerimi değiştirdim. “Dün gece yağmur yağıyordu. Bahçede toprak çok güzel kokuyor. Hem ağaçlar fitokid salgılıyorlar…” O anda, bana soğuk gözlerle bakan Amoide’la göz teması kurduk. “Şey, her neyse, sağlığın için iyiler. Yalnızca odada kalma ve dışarı çıkalım, tamam mı?”

Ç/N: Fitokid, ağaçlar ve bitkiler tarafından salgılanan bir kimyasal. Orman kokusudur. Orman terapisiyle alakalıdır.

Sürekli onu teşvik ettiğimi görünce, Amoide anlaşılmaz bir ifadeyle pencere kenarından kalktı. Daha önce ona yukarıdan bakıyordum ama ayağa kalkınca, küçüldüğümü hissettim. Ve bir anda karanlık oldu. Güneş çoktan battı mı?

“…”

Güneş hâlâ tepedeydi. Ancak geniş omuzları ve sırtı bütün güneş ışığını engelliyordu. Arkadan vuran ışık sayesinde silüeti daha belirginleşti. Vücudunun yapılı olduğunu zaten biliyordum fakat onu böyle görünce bir kere daha farkına vardım. Arkadan gelen ışık yüzünden yüzü zar zor görünüyordu. Yalnızca bana baktığını hissettim.

“Acelen olmalı.” Kısık bir ses sessizliği bozdu.

‘Neyden bahsediyor o?’ Şaşkın şaşkın ona baktım. “… Ne için?” ‘Acelem mi? Ne için?’ Her nasılsa, bu konuşma anlamlı gelmedi. Bir yanlış anlaşılma olmalı.

Sözleri üzerime şiddetli yağmur gibi yağmaya başladı. “Neden doğrudan söyleyemiyorsun? Ne zamandan beri iyi bir ilişkimiz oldu da kol kola yürüdük? Sence de öyle değil mi?” Sesi bir yırtıcı hayvan gibi şiddetliydi. Dünya tarafından hayal kırıklığına uğratılmış gibi bana baktı.

“B-ben sadece…” Bir şey söylemek istedim ama atmosfer aniden değiştiği için ağzımı açamadım. “Bu senin vücudun için.”

“Yani, yalnızca sağlığım için mi benden yürüyüşe çıkmamı istiyorsun?”

Sorusuna karşılık birkaç kere belli belirsiz başımla onayladım.

“Yöntemini mi değiştiriyorsun şimdi de?” Kahkaha atıyordu.

“Ne demek istiyorsun?” Tekrar sordum çünkü gerçekten anlamamıştım.

“Hamile kalman. Sana, anneme seninle yatmayacağımı söylememeni söylemiştim çünkü daha fazlasını istemeyeceğim.”

“…”

Söylemedim. En azından Dük’ün köşkünde, düzenli olarak birlikte sıcak geceler geçirmişiz gibi gözükmüştü. Eğer evlenmeden önceki gibi olduğum anlaşılsaydı anında düşes tarafından kovulurdum. Ve bu da küçük kardeşlerim için bütün maddi desteğin kesilmesi demek olurdu.

“Söylemedim, değil mi? Yoksa bunun yerine hamile mi kalmalıyım?” Bir adım daha yaklaştı.

Orada duruyordum ama onun koca vücudunun yaklaşmasıyla korkmuştum. “B-ben…” Olaylar beklenmedik şekilde gelişiyordu. Ne olduğunu anlayamadan geri adım atmıştım bile.

Küt. Sert duvar sırtıma değdi. Duvara kadar itilmiştim. Sert bir duvarla korkutucu gözlerle bakan bir adam arasındaydım. “Ih, bak Amoide üzgünüm. Bir dahaki sefer…” Vücudumu bükerek sıvışmayı denedim.

Ama o anda, güçlü elleriyle beni yakaladı. Elleri omuzlarımda, duvara yapışmış gibi hissettim. Duvarla onun arasında kalmış şekilde, yüzüne baktım. Omuzlarıma uyguladığı güç, onun hasta olup olmadığını sorgulattı bana. ‘Gerçekten hasta mısın ki?’

‘Onu sinirlendiren ne?’ Kedinin karşısında kalan fare gibi korkuyla titredim. İlk defa sinirli yüzle bakmıyordu bana ama ilk defa onun bu kadar öfkelendiğini görmüştüm. ‘Neden? Sırf yürüyüşe çıkalım mı diye sorduğum için mi?’ Bu duruma anlam veremedim. “Imm… Amoide, dinle beni. Ben yalnızca…”

“Annemle yine ne planladınız?”

“Pardon?”

“Dün bayıldığım için muhtemelen.”

‘Neden bahsediyorsun?’

“Neden? Yaşamak için fazla zamanım kalmadığı için hemen şimdi mi çocuk sahibi olmak istiyorsun?”

“H-hayır…” Deli gibi kafamı iki yana salladım.

Ama sözlerimi dikkate almıyor gibiydi.

“Öyle demek istemedim…” O anda onu durdurmak için elimi kaldırmaya çalıştım. “Ah.” Acıdan çığlık attım.

Amoide, ancak o zaman elini gevşetti.

Yorum

error: İçerik korunmaktadır!!

Ayarlar

Karanlık mod ile çalışmıyor
Sıfırla
Germany VPS Diaetolin Anime Öneri webtoon oku manga oku manga oku webtoon oku was wiegt ein baby care can dogs eat bodrum escort sweet bonanza deneme bonusu veren siteler casino siteleri bonus veren siteler casino siteleri bedava bonus 1xbet bedava deneme bonusu veren siteler ifşa link his taşı deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu infoisrael.net casino siteleri deneme bonusu veren siteler meritking meritking komiku