Çevirmen: Zezeexy
Kaynak: https://mysticalmerries.com/series/i-became-the-younger-sister-of-a-regretful-obsessive-male-lead/chapter-7/
“Anlamadım?”
Sanki en başından beri cevabımı istemiyormuş gibi, Düşes bana soğuk soğuk bakmaya devam etti.
“Umarım bir vaha yanılgısı altında kafanı kuma gömmezsin.”
Hiç tereddüt etmeden çok kısık bir sesle konuştum ama ne demek istediğini anlayabiliyordum.
Demek beni uyarıyor ha.
Şimdi yaşadığın şey bir serap, yerini unutma çünkü bu fantezi bir gün yok olacak.
“Neden cevap vermiyorsun?”
Düşesin bana baskı yaptığı sözlere başımı sallamaktan başka seçeneğim yoktu.
Beni uyarmasan bile dikkatli olacağım. Bu yüzden lütfen daha iyi olmaya ve zihninizdeki hastalıktan kurtulmaya odaklanın ve bir an önce oğlunuzla ilgilenin.
“Elbette. Endişelenmeyin, Düşes.”
Elimden geldiğince masumca gülümsedim. Benden şüphe duymasını istemiyordum. Bir an önce Lucian’la ilgilenmesini istiyordum.
Yavaş yavaş… Favorimin normal bir insan gibi yaşaması için bu evi terk etmem gerekiyor.
Orijinal hikayeyi değiştireceğimi haykırdım, ama kimse ne olacağını bilmiyor, bu yüzden doğru zaman geldiğinde engel olmamak için Lucian’ın gözünden kaybolmam herkes için iyi olurdu.
+
Düşes’le buluştuktan sonra planlarımı defterime yazmaya karar verdim.
İlk olarak…
Dük ve luciam’ın yakınlaşmasını sağla.
Mesela, birlikte yemek yemek, çay içmek, veya bir toplantı salonuna gitmek gibi.
Toplantıların konusunun ne olacağına göre değişir tabi.
Sadece leydilerin toplandığı salonlar, sadece küçük çocukların toplandığı salonlar, sadece gençlerin toplandığı salonlar veya sadece gençlerin veya erkek aristokratların toplandığı salonlar var.
Toplantıların çeşitleri ve sınıfları var.
Dük sık sık Kara Gül Salonuna katılır.
Salona Kara Gül adı Dük Leon’un atası bu salonu oluşturduğu için ona ithafen verildi.
Keşke Dük bu salona Lucian’la gidebilse, asıl hikayede Lucian dük öldükten sonra gitmişti.
Ve düşesi de düşünmeliyim.
Psikolojik rahatsızlıklarının yanı sıra babamdan dolayı olan aramızdaki kötü ilişkiyi de düzeltmeliyim.
Düşününce, gençliğinde geçirdiği o korkunç geceyle hayatı mahvolan tek kişi Dük değildi.
Düşes de hasar gördü.
Orijinal hikayede ikili arasında kesin bir anlatım çizilmemiş ancak daha sonra Düşes Dük’e feryat etmiş.
Bu evlilik zaten en başından beri ters gitmişti! İlk adımı kaçırdık! O zaman neden bunu çocuğuna yapıyorsun? O yanlış bir şey yapmadı! Garip olan sensin! Keşke normal olsaydın!
Bunu hatırlamamın sebebi çok okuduğum için ezberlemiş olmam ama bunu kan kusuyormuş gibi bağıran Düşes bayılıyor.
Ve sonra, geçtikten sonra geri dönülemeyecek olan o aşamayı geçti.
“Ah, kayboldum.”
Bu yüzden, bu evin birbirine dolanmış iplerini çözmek zor olacak.
Bu sorunlu durumu yaratan en temel kişi çoktan öldü ve üç aile üyesi birbirini umursamayı bırakalı uzun zaman oldu.
“Hadi ama, başka kim var?”
Hikaye, Lucian’ın ailesinin hikayede görmeyi bıraktığımızda bitmiyor.
Hikayeyi ilerletmeye yardımcı olacak bazı yardımcılar ve rakipler olmalı. Burada yardımcı ve rakip tek kişide birleşiyor.
Dükalığın rakibi ve dükün yardımcısı, alt erkek başrol!
Biraz daha açıklamak gerekirse, bu webtoon’da normal insan olmayan alt erkek başrol dışında pek çok garip ve şaşırtıcı kişi var.
” Hmm, çöpe benzeyen küçük velet dışında, diğerleri daha sonra mı ortaya çıkıyor?”
Yardımcı erkek başrol, orijinal hikayede düşündüğümden daha önce ortaya çıktı.
Belki yakında görüşürüz.
“Ah, el yazım berbat.”
Kalemle kelimelerin üstünü karalarken notun yanında bekleyen kutuyu fark ettim.
“Bunu sana teslim etmem gerekiyor…”
Paketlenmiş bir kutuda Lucian’a teslim edeceğim mektup açacağı.
Düşesle tanıştıktan sonra favorimle buluşmaya gitmekten rahatsız oldum.
Düşes’in o gün gözlerini pencereden alamamasının sebebi, dersten çıkmadan hemen önce bilmesiydi.
“Ona öyle bakmamalısın, gidip ona bizzat sarılmalısın.Tanrım.”
Düşesin odasında tozlu bir alan açıkça görülüyordu.
“Pek çok insan gerçekten dürüst değil ve korkuyor.”
Elbette, korkmanın yanlış olduğunu kastetmiyorum.
Ama bu yüzden ipler bu kadar karışık ve ben çok hüsrana uğradım!
“Peki! Bu evden canlı çıkacağım ve sen mutlu olacaksın, Lucian.
Düzenli notlarımı kapatırken mırıldandım. Hediyeyi cebime, elbisemin içine koydum ve enerjik bir şekilde odamdan çıktım.
“Şimdi özel çalışma odasında olmalı, değil mi?”
Bin yıllık bir geçmişe sahip Leoness İmparatorluğu’nun tarihini yazıya dökmesi. Bu çok fazla.
Lucian, kitap rafındaki kalın bir kitaptan her bir harfi yazıyordu.
Bir derste, eğitimde, yemek zamanında veya eğitim zamanında değil, kısa bir süre içinde İmparatorluğun bir tarih kitabını kopyalaması gerekir.
Babası, kurucu aile olan Leon Dükü’nün halefi için bunun önemli bir prosedür olduğunu söyledi.
Eskiden yazı kopyalamada çok iyiydi, ancak son zamanlarda konsantre olamıyordu.
Yazma becerileri yeniden gelişti ama hata yapmadan birkaç kelime bile yazamıyordu.
Böyle yazarsa babası onu mutlaka azarlar. Lucian yavaşça gözlerini kırptı ve yeni bir kağıt çıkardı.
Kalemi tekrar aldı ve kağıdın üzerine koydu ama konsantre olamadı. Bunu yapmak için ilk kez mücadele ediyor, bu yüzden kafası oldukça karışık.
“Sorun ne…”
Kâğıt üzerindeki mürekkep karalamalarına boş gözlerle baktı ve mırıldandı.
“Neden gelmiyorsun?”
Kardeşi onun nerede olduğunu her zaman biliyordu ve burnu iyi olan sadık bir köpek yavrusu gibi onu görmeye geliyordu.
Özellikle, babası tarafından disipline edildikten hemen sonra ortaya çıkması çok şaşırtıcı.
Neden bilmiyorum ama, babam tarafından disipline edildikten sonra nefes almak zor.
Kimsenin olmadığı bir yere gidip kıvrıldığımda daha iyi hissediyorum.
Gittiğim o yer seferinde değişti.
Eğer kimsenin bulunmadığı bir yere gidip oturunca, hemen Rachel yanına geliyordu.
Ve onunla her zaman parlak bir gülümsemeyle konuşuyordu.
İlk başta bu garipti, ama onun dostça gülümsemesi nefes almasını kolaylaştırdı.
Bu yüzden çocuğa çabuk alıştı.
Ancak onu her gün ziyaret eden küçük kız kardeşi bir günden sonra gelmeyi bırakmıştı.
Eğitimden sonra bile kız kardeşinin ne zaman geleceğini görmek için konağın girişine göz attı ve dersten sonra koridordan geçtiğinde sebepsiz yere etrafına bakındı.
Küçük kız kardeşi uzun zamandır ona saçının tek bir telini bile göstermemişti.
“Bir işi mi var…?”
Tabii ki, eğer meşgulse, ki meşgul olması muhtemel, bu yüzden bunu anlamaya çalışıyordu ama yine de kabul edemiyordu.
Alışılmadık duygulara kapılırken tüy kalemin ucuna değen kağıt siyaha döndü.
Tak, Tak.
Sonra bir tıkırtı duydu.
Lucian her ihtimale karşı başını çevirdi ve kapıya doğru baktı. Kapı yavaşça açıldı ve içeri küçük bir yüz girdi.
Etrafa bakınan Rachel ona genişçe gülümsedi.
O anda Lucian’ın kalbi çarpmaya başladı. Yaşayıp yaşamadığından şüphe etmeye başlayacak kadar
sakin olan kalbi, keyifli bir şekilde atmaya başladı.
Rachel ona yaklaşırken kalp atışları hızlandı.
“Abi, baştan beri burada mıydın?”
Kollarında büyük bir sepetle ayakta duran Rachel’dan gözlerini alamıyordu.
Lucian ağlayacağını düşündüğü için dudaklarını ısırdı.
Gözleri yanıyordu ama sakince cevap vermeye çalıştı.
“Evet, buradaydım.”
Ben her zaman buradaydım. Bunu bilmesi gereken tek kişi sensin.
Ah, Lucian’ım. Beni bekliyordun, değil mi?
Sanki ilgilenmiyormuş gibi kafasını çevirmesini izlerken ayaklarımı hafifçe hareket ettirdim.
Sonra koşarak yanına oturdum.
“Abi, şunu dene. Bu çok tatlı.”
Üzümler bu mevsimde çok tatlıdır.
Evet, sevimli yüzüm kadar tatlı. O yüzden bana güven ve dene!
“……Tamam.”
Ah? Neden bu kadar kolayca aldın? Bugün bunu hemen yemene sebep olacak neler yaşadın?
“Ah, devam et. Ağabey. ”
Lucian’ın yanakları benim isteğim üzerine hafifçe kızardı.
Bu da çok ilginç.
Genelde ne yaparsam yapayım ifadesinde hiçbir değişiklik göstermeyen birisi. Bu yüzden bu tür bir değişiklikten çok memnunum.
“……Tamam yiyeyim o zaman.”
“Yazı kopyalama yapmalısın. Ben sana üzüm verebilirim.
Cevap vermedi. Gerçi artık alıştım. Lezzetli oval üzümle dudaklarına hafifçe vurdum.
Tak x5.
Üzümler burada.
Lütfen kapıyı aç.
Beş dudak vuruşundan sonra, Lucian sonunda ağzını açtı.
Üzüm küçük boşluğa girdi.
Evet, bu bir hedef.
Bir gol attım.
“Güzel mi?”
“……..”
Yavaşça çiğnerken bana baktı. Yavaşça kırpışan gözlerini görünce hoşuna gitmiş gibi görünüyordu.
Bunu nasıl bu kadar tatlı bir şekilde ifade edebiliyor? Tadı güzel olduğunda hep bunu yapıyorsun peki neden söylemiyorsun?
“Ben burada yokmuşum gibi davran ve çalışmaya devam et.”
Bir şeyler düşünürken elinin tersiyle hafifçe vurarak, aniden hareket etmeyi bıraktı ve dedi.
“Ah…”
Ancak o zaman Lucian gözlerini benden kağıda kaydırdı.
İnlemeye benzer küçük bir ses çıkaran Lucian, kağıdı hemen sakladı.
Ama ben kağıdı çoktan gördüm.
Kağıt yalnızca okunamayan mürekkep işaretleriyle doluydu.
Her gün nasıl bu kadar hızlı çalışabiliyor? Eminim her zamanki gibi aynı derslerdir. Ama sadece bugün normal bir insan gibi görünüyordu.
İnsanlar bazen dersi asarlar, değil mi?
Utangaç bir şekilde, yeni bir kağıt çıkarıp sahte bir öksürük yaptı. Ve sonra her harfi dikkatlice yazmaya başladı.
Favorim. Lucian’ın el yazısı stilini yaratmasına yardımcı olan bu kadar zor bir program verdiği için Dük’e biraz kızmıştım, ama dürüst olmak gerekirse, Lucian’ın düzgün ve zarif el yazısıyla yazılmış İmparatorluk Tarihi Kitabını gerçekten görmek istiyordum.
Ağzı boş kalmasın diye hemen üzüm yedirdim.
Sadece tek lokmada yemesi kolay olan kırmızı üzüm, yeşil üzüm ve ahududuları seçip ağzına verdim.
Bir sayfa yazmayı bitirdikten sonra saate baktı ve kalemini kutusuna koydu.
Sonra bana baktı ve dudaklarını şapırdattı.
“O…”