Rüyamı anlattıktan sonra annem ve babam şaşkınlıkla birbirlerine baktı.
“Hey, Astil! Sen de duydun değil mi? Bu sence de tanıdık gelmiyor mu?”
“Hmm, evet! Bu 2 yıl önceki kış yaşadıklarımız değil mi?”
Bir an birbirlerine baktılar. Sonra her ikisi de aynı anda gülerek aynı anda bana baktılar ve her ikisi de aynı anda konuştular.
“Yoksa kızımızın hafızası yerine mi geliyor?!”
Bu da neydi şimdi? Tamam, biraz tanıdık hissettiriyordu ve kafamı rahatlatıyordu. Fakat bu benim geçmişim miydi?!
Demek sonunda hafızam yerine geliyordu. Ailem çok mutluydu, tabii ki bende. Fakat soru yağmurundan kurtulamadım. Sürekli başka rüyalar da görüp görmediğimi sordular. Bu benim geçmişimi ilk görüşümdü. Belki de zamanla anılarımı daha da hatırlayabilirdim. Yures heyecanla konuştu.
“Yaşasıııınn!!! Ablamın hafızası yerine geliyoorr!”
Daha sonra göğsünü kabarttı ve böbürlenerek devam etti.
“Öhm, öhm. Ablam ilk önce beni hatırladı.”
Yures bunu söyleyince hepimiz gülmeye başladık. Çok mutluydu. Böylece hep beraber mutlu ve huzurlu bir kahvaltı yaptık. Kahvaltıdan sonra babamla birlikte bahçedeki antrenman yerine doğru yürüdük. Babam önden yürüyordu. Ben de onu takip ediyordum. Antrenman yerine ulaştığımızda babam çeşitli silahların olduğu köşeye geçti. Ben de onun yanına gittim.
“Fresta, gel ve kendine bir silah seç. Seçtiğin silahı kullanmayı sana bizzat ben öğreteceğim.”
Gösterdiği yerde birçok silah vardı. Kılıçlar, ok-yay takımları, mızraklar, hançerler ve Tisha’nın kullandığı bıçaklara benzer birsürü silah vardı. Babam bunların hepsini kullanmayı biliyor muydu? Şaşkındım. Ben de babam gibi güçlü ve bilgili olmak istiyordum.
“Baba, ben de senin gibi olup bütün bu aletleri kullanabilmek istiyorum.”
“Kızım, sana hepsini birden öğretemem. Hepsini öğrenmek istiyorsan sırayla ustalaşmalısın. Hangisinden başlamak istersin?”
Babam haklıydı. Hepsini birden öğrenemezdim. Acaba ilk olarak hangisini seçmeliydim. Silahlara iyice baktıktan sonra kararımı verdim.
“Baba, bu hançerler suikast bıçakları olarak kullanılıyor değil mi? İlk olarak bundan başlamak istiyorum.”
“Hm? Emin misin, Fresta? Bu yüksek hız ve çeviklik ister. Ayrıca denge de çok önemlidir.”
Kararlı bir şekilde cevap verdim.
“Evet, baba.”
Babam tatmin olmuş gözlerle bana baktı.
“Peki o zaman. Yarın sabah erkenden, kahvaltıdan önce başlayacağız. Kahvaltıyı beraber burada yapacağız. O yüzden zamanında burada hazır ol.”
“Tamamdır, baba!”
Böylece antrenman yerinden ayrıldım. Yarın için heyecanlıydım. Gerçekten ben de babam kadar harika olabilir miydim?
Aria çıkışta beni bekliyordu. Onunla birlikte bir süre bahçeyi gezdik. Ardından içeriye girdim. Yures’in yanına gitmeye karar verdim. Yures kütüphanedeydi. Ben de onun yanına gittim.
Elinde bir kitap ile masaya oturmuş, pür dikkat kitabı okuyordu. Geldiğimi bile farketmemişti. Ne okuyordu acaba? Sessizce arkasına geçtim ve omuzlarını tuttum.
“Hey, Yures!”
Epey irkilmişti. Şaşkınlıkla arkasını döndü ve bana baktı. Ben ise onun yüzüne bakarak kahkahayı bastım. Daha fazla dayanamazdım. Korkunca çok komik ve tatlı gözüküyordu. Ben gülerken o şaşkın şaşkın bakmaya devam etti.
“Bu kadar kahkaha yeter. Yures, ne okuyordun öyle? Geldiğimi farkedemeyecek kadar seni içine çeken kitabı merak ediyorum.”
“Bu mu? Bu kitabı kütüphanede gezinirken buldum. Kara uyanış adındaki bir efsane ile ilgili. Çok değişik.”
Kara uyanış? Bunu ilk kez duyuyordum. İsmi garipti.
“Hm, kara uyanış mı? Daha önce hiç duymadım.”
Yures’in önündeki kitabı elime aldım ve incelemeye başladım. Oldukça eski görünüyordu. Kitabın içeriğiyle ilgili ben de oldukça meraklanmıştım.
“Yures, kitabı okuyunca bana verebilir misin? Ben de bu kitabı çok merak ettim.”
“Tamam, ablacığım. Zaten kitabı bitirmeme az kaldı. Büyük ihtimalle 1 ya da 2 güne odana gönderirim.”
“Teşekkürler Yures!”
Yures bir kitap kurduydu. Kitap okumaya bayılırdı. Sık sık kütüphanede gezinirdi. Evimiz çok büyük olduğundan içindeki kütüphane de kocamandı. Ardından odama gittim. Bugün arkadaşlarım beni ziyarete gelecekti. Bu yüzden hemen hazırlanmalıydım. Hızlıca Aria’nın yardımıyla hazırlandıktan sonra aşağıya indim. Tam hazır bir vaziyette beklemeye başlamışken kapının zili çaldı. Ardından hizmetçi kapıyı açtı. Kapıda benim yaşlarımda 2 kız vardı. Bunlardan biri kumral saçlı ve koyu kahve gözlere sahipken diğeri turuncu saçlı ve koyu turuncu gözlere sahipti. Her ikisi de iyi giyimliydi ve güzeldi.
“Hey, Fresta! Oh bu sensin! İyi misin?”
“Senin için çok endişelendik. Hafızanı kaybettiğini söylediler. Bu doğru mu?”
Benim için çok endişelenmişe benziyorlardı. Eve geri döneli yaklaşık 1 ay olmuştu. Ailem bu süre boyunca hiçbir ziyaret kabul etmemişti. Ancak fırsat bulmuş ta gelmiş gibiydiler.
“Ben iyiyim, içeride konuşmaya ne dersiniz? Hem kapıda konuşmaktan daha rahat.”
“Ah! Doğru!”
Turuncu saçlı bu kız endişeden kapıda konuştuğumuzu unutmuş ve kendini kaptırmış gibiydi.
Ardından içeriye geçtik. Koltuklara oturduk ve konuşmaya başladık.
“Fresta, bizi hatırlıyor musun?”
“Maalesef, neredeyse hiçbirşeyi hatırlamıyorum.”
“Hmm, bu kötü. O zaman kendimizi tanıtmalıyız?”
Onları hatırlamadığımı söylediğimde üzülmüş görünüyorlardı. Belli ki eskiden çok yakındık.
Acaba anılarımı tamamen geri kazanabilecekmiydim?
Kumral saçlı ve koyu kahve gözlü kız konuşmaya başladı. Oldukça asil ve sakin görünüyordu.
“Fresta, benim adım Peral. Zamanla birbirimizi tanıyacağız zaten.”
“Benim adım da Orngella. Kısaca Ogel diyebilirsin. Sürekli yanında olacağız ve sana yardım edeceğiz. Belki bizi hatırlayabilirsin?”
Dediği mümkündü.
“Aslında anılarımı yavaşça geri kazanmaya başladım.”
“NEEEE?!”
Şaşırmışlardı. Bunu söylememi beklemiyorlardı galiba. Ama yine de çok mutlulardı.
Başımdan geçen herşeyi onlara anlattım.
“Bir dakika, Fresta. Bir çocuktan bahsettin değil mi? Hani şu soğuk çocuk lakabını taktığın.”
“Evet, o gün çok korkmuştum. Ama aynı zamanda çok da ilginçti. ”
“Ne yani? O kimseye söylemeyeceğini dedi diye onun kim olduğunu araştırmayacak mısın? Ben bile merak ettim.”
Niye bu konu açılmıştı ki.. onca konunun içinden. Sonuçta onu tekrar görecek miydim ki?
Aslında sanırım kendime itiraf etmeliydim. Ben de onun kim olduğunu merak ediyordum.
“…bilmiyorum… Gerçekten kararsızım.”
“Bence oldukça ilginç bir olay. Ah bu arada kendini savunmayı öğreneceğini mi söyledin? Çok havalıı!”
“Ben de Tisha ile tanışmak istiyorum. Gerçekten o kadar güçlü mü?”
Böylece uzuun bir süre sohbet ettik. Onlar ayrıldığında hava kararmıştı.
Belki de babama sormalıydım.. soğuk çocuğu?
Aaahh! Sanırım sadece boşuna düşünüyorum.
Odama geçtim. Aria beni bekliyordu.
“Arkadaşlarınızla eğlendiniz mi, leydim?”
“Evet, gerçekten çok sıcakkanlılar. Onlara hemen alıştım. ”
“Umarım anılarınızın tamamını geri kazanırsınız leydim.”
“Teşekkürler Aria.”
Aria odamdan çıktı. O çıkınca yatağıma girdim ve uyumaya çalıştım. Fakat uyku tutmadı. Yaklaşık 1 saat boyunca yatakta dönüp durdum. Ama yine uyuyamadım. Sonunda sıkıldım ve evin içinde biraz dolanmaya karar verdim. Koridorlarda dolanırken pencere gözüme çarptı. Ayın ışığı pencereden içeriye süzülüyordu. Pencerenin yanına gittim ve dışarıya baktım.
Bir dakika.. NEEE? Bu da ne?!! B-bu gerçek olamaz, değil mi?! Yok artık…
Devam edecek…