6.Bölüm
Romandaki Serwin, tereddüt etmeden bundan daha fazlasını yapmamıştı. O çekici bir kötü karakterdi ve onun kötü şeyler yapması doğaldı o yüzden hiçbir zaman iyi bir izlenim uyandırmamıştı. Ama Amelie onunla gerçek hayatta karşılaştığında fark etmişti ki bir kötü karakter hiçbir zaman çekici biri olmazdı.
‘Korkunç…’
Bir süreliğine unuttuğu korku hissi geri gelmişti. Hırsızın kafasının mermerin üzerinde bir top gibi yuvarlanışını sanki o görüntü gözlerinin önünde net bir şekilde duruyormuş gibi hatırlamıştı. Korkmuştu ve dayanamıyordu o yüzden ağlamaya başladı. Cik cik ötüyor ve üzgünce ağlıyordu.
“Kuşlar gözyaşı döker mi ki?”
Serwin ona yaklaştı. Eğildi ve Amelie’nin göz seviyesine geldi. Vahşi gözleri, Amelie’nin burnunun ucundan ona bakıyordu. Bunlar, televizyondaki bir canavarın gözleriyle aynı gözlerdi.
“Ciik… Cik.”
‘Bana yaklaşma, deli.’
Amelie bir adım geri çekildi.
“Neden ağlıyorsun? Seni besleyip okşadım.”
Serwin anlayamamışçasına kafası karışık görünüyordu.
“Ciik… Cik… Ciiik.”
‘Ağlıyorum çünkü sen delisin!’
Amelie, Serwin’in anlamayacağı bütün lanetleri ve küfürleri kullandı. Serwin kafesi açtı ve elini içeri soktu.
‘Küfür ettiğim için bana vuracaksın! Seni şeytan! Zalim!’
Amelie kanatlarını çırptı ve onun elinden kaçtı. Ama kafes o kadar dardı ki Serwin onu hızlıca yakalamıştı.
“Ciiiiik!”
Amelie, Serwin’in elinden kurtulmak için çabaladı ama büyük eller, hapishanelerden daha katılardı.
Amelie ağzını sıkıca kapattı. Buna rağmen üzüntüsünü ve kalbinin sarsıntısını kontrol edemiyordu.
“Yüksek sese mi şaşırdın?”
Serwin parmağıyla onun göğsünü okşadı. Onu sakinleştirmeye çalışırmışçasına sevdi. Ta ki Amelie’nin kalp atışları normale dönene kadar.
~~~
Serwin, Dellahaim konağına geldiğinden beri birkaç gün geçmişti. Amelie her gün bir kaçış fırsatı arıyordu ama hala Serwin tarafından tutuluyordu.
‘…bugün de başarısız oldum. 6 zafer ve 6 yenilgi.’
Bu umutsuz bir zafer yüzdesiydi.
“Off…”
Amelie iç çekti. Serwin’in yeni evcil hayvanı olarak hayatı zor değildi. Hatta, insan haline kıyasla lükslüğün daha çok keyfini çıkarıyordu.
Serwin, Amelie’ye karşı çok arkadaş canlısıydı. Sevmekten öte, Amelie sürekli kendisini rahat ettirmeye çalışıyordu.
Büyük bir altın kafes alınmıştı ve soğuk olmasın diye odanın her yerine küçük battaniyeler ve minderler koyulmuştu. Amelie’nin yemeği özellikle seçilmiş görünüyordu. Bir tırtıl dışarı çıktığında Amelie aşırı derecede kusmak istemişti ancak onların samimiyetini kabul etmekten kendini alamamıştı.
Serwin konaktayken Amelie’yi kendisinin ulaşabileceği bir yerde tutuyordu. Amelie uyandığında Serwin onu bulup aşırı tatlı gözlerle ona bakıyordu. Bazen çok iyi bir efendi oluyordu, Amelie’yi elinde tutuyordu ve burnunu onun tüylerine bekletiyordu.
‘İşe gitmekten bıktığım zamanlar zengin bir ailenin evcil hayvanı olarak yeniden doğmak istediğimi düşünürdüm ama–‘
Bu hayalin bu şekilde gerçekleşmesini beklemiyordu. Ancak hayalindekinin aksine gerçek hayat kolay değildi.
Serwin, cadıyı aramaya devam ediyordu. Her gün onun ve şövalyelerinin azar azar yaklaştıklarını gördükçe Amelie’nin kalbi titriyordu. Onu kovalayan insanları izlemek veya onu bulamadıkları için yaralanan şövalyeleri görmek zordu.
Halıda hala Chad’in kan izleri vardı. Belki de mermerdeki kan silinmişti. Amelie o izleri her gördüğünde aklına şu geliyordu:
‘İyi bir sahip olabilir ama iyi bir insan değil.’
Öte yandan Amelie bunu öğreneceklerinden korkuyordu çünkü şu anki haliyle insanları kandırıyordu ve bu onu suçlu hissettiriyordu.
‘Hah… En kısa zamanda kaçmalıyım ki böyle hissetmemeyim.’
Amelie uyumak için kafasının üzerine uzandı. Kanatlarını iki yana doğru açıp sarkıttığında bundan daha rahat olamazdı. Ethan onu o gece rahatsız etmeden ona bakmıştı.
Serwin “avlanmaya” giderken Amelie’ye Ethan bakıyordu. Ona yemek veriyor veya banyo yaptırıyordu.
İmparatorun şövalyeleri, krallıktaki en önde gelen elitlerdi. Buna ek olarak Ethan, İmparator’un şövalyeleri arasında yüksek rütbeli biri gibi görünüyordu. Evcil kuşla tam olarak ilgilenmekle görevli olmamasına rağmen Amelie’yle sessizce ve dikkatlice ilgileniyordu. Tabii ki bu tavrı, Amelie İmparator’un favori kuşu diyeydi.
Amelie, Ethan’ı pek sevmiyordu. Altı kaçış denemesinden dördü Ethan yüzünden başarısız olmuştu. Ethan pencereyi açtığında ve Amelie uçmaya çalıştığında Ethan pencereden atlayıp onu yakalamıştı. İkinci kattan düşmüş olmasına rağmen iyiydi, sadece Amelie sersemleyip kendinden geçmişti.
‘Neye bakıyorsun öyle?’
Amelie sert bir şekilde Ethan’a baktı. Yarı kapalı nane yeşili gözler tamamıyla şikayet doluydu. Serwin etraftayken şirin davranıyordu ancak Ethan’la birlikteyken farklıydı.
“Böyle durumlarda tıpkı bir insana benziyorsun.”
“Cik.”
Amelie burnundan soludu. Ethan yemeği Amelie’nin yanına koydu.
“Ye ve uyu.”
“Cik.”
Amelie onu ayağıyla itti. Sonra Ethan’ı görmezden gelerek dönüp yattı.
Amelie yorgundu çünkü o gece uyuyamamıştı.
Gün içinde Serwin ve Ethan yüzünden kaçamamıştı. O yüzden Amelie, Serwin uyurken kaçmaya çalışıyordu fakat sorun şuydu ki Serwin zerre kadar uyumuyordu.
Amelie tüm gün uyumayıp geceyi beklemişti ancak Serwin’i hiç uyurken görmemişti. Daha ziyade, geceleri saraydan getirdiği işlerle uğraşıyordu. En sonunda yorgun Amelie gecenin ortasında uyuyakalıyordu. Bunun yüzünden Amelie sürekli hiçbir sonuç alamadan uyku eksikliği çekiyordu.
‘Madem bu kadar çok işin var, neden benimle ilgileniyorsun ki?’
Neden bir cadı arıyor ki? Avı en başından beri bir cadı mıydı?
Merakı her gün artıyordu ve hiçbir şey soramamak sinir bozucuydu.
‘Ben uyuyacağım. Fiyu.’
Off. Amelie gözlerini kapattı ve hızlıca uykuya daldı.
“Uyuyor musun?”
Gece olduğu için Ethan kılıcını indirdi ve renkli kuşa baktı.
‘Bunun nesi bu kadar özel…’
Sevimliydi gerçi. Pembe tüylü bedeni şirindi ve alnındaki tüy çok şekerdi. Küçük kanatlarını çırpıp sinirli bir şekilde baktığında Ethan onu ısırmak istiyordu.
Ama o sadece sıradan bir kuştu.
Nane yeşili gözleri birazcık olağandışıydı, bazen bir insan gibi akıllıca davranıyordu. Özel bir kuş gibiydi.
“Majesteleri senin gibi küçük ve zayıf hayvanları sevmez.”
Ethan, Serwin’in neden özelikle bu kuşu önemsediğini bilmiyordu.
Ethan, kuşun yanında sessizce durdu. Gözlerini açtığı zaman bile sürekli bir kaza oluyordu o yüzden kuş uyurken bile onun yanından ayrılamıyordu.
Bir süre sonra Serwin odaya geri döndü. Ormandan gelen adam hayvan kanı kokuyordu. Cadıyı bulamamanın verdiği sinirle avlanmış olmalıydı. Ethan, kibar olmak amacıyla ayağa fırladı.
“Kuş ne alemde?”
“Uyuyor.”
Ethan, Amelie’yi işaret etti. Üzerini değiştirmeyi unutan Serwin masaya yaklaştı.
“Yine mi?”
Amelie hızlı uykuya dalan biriydi. Her nefes aldığında göğsü ve kabarık tüyleri pır pır ediyordu. Sakinleşiyor gibi görünüyordu ancak Serwin endişeliydi.
“Sanırım enerji kaybediyor.”
“Evet, günün çoğunu yatarak veya uyuyarak geçiriyor. Yediği yemek miktarı da azaldı.”
Ethan, Serwin’i onayladı. Yaşanan kazaların sayısı 4’ten 3’e, sonra da 2’ye düşmüştü ve şimdi ayağa kalkmayı bile düşünmüyordu, sadece yatıyordu. Onu neşelendirmek için tırtıl getirdiğinde Amelie bayılmıştı.
Amelie sadece kaçacağı gün için enerji biriktiriyordu ve yemek yememesinin sebebi de her gün onu kovalayışlarının hikayesini dinlemenin stresiydi ama tabii ki onlar bunu bilemezlerdi.
Serwin durumu ciddiye aldı ve işaret parmağını Amelie’nin gagasının altına doğru kaydırdı. Bu, dikkatli bir dokunuştu.
“Hasta mı oldun? Kaç gündür hasta hissediyorsun? Bugünlerde çok sessiz.”
Ethan bir kere kafasını salladı. Serwin’in cadıyı avladıktan sonra tüm yolu gelmesinin sebebi buydu ancak Amelie bunu bilmiyordu.
“Küçük hayvanlar hassaslardır. Burası insanlar için iyi bir ortam olabilir ama kuşlar için değil. Bu yüzden bir hayvanın ihtiyaçlarını tahmin etmek zordur.”
“Evet ama–“
Serwin’in alışılmadık bir şekilde bulanık bir ses tonu vardı.
Hiçbir canlı varlık onun yanında fazla uzun yaşamamıştı. Bir hayvan büyütememişti çünkü hayvanların onun yüzünden ölmesini görmeye dayanamıyordu. Düşündüğü gibi Ethan, Serwin’in bir kuş büyütme girişimini başından beri sevmemişti.
“Nedense bu kuşun iyi olacağını düşünmüştüm.” dedi Serwin acı acı.
“…Bu kuş Kont ailesinin çok sevdiği bir kuşa benziyor. Şu an bile Kont her gün benden kuşu geri vermemi istiyor. Bana birçok kez benimle kuşun nasıl geçindiğini görmek istediklerini söylediler.”
“Aynen öyle.”
“Kont Dellahaim başkentten uzakta ve politik olarak hiçbir gücü yok ama epeydir devam eden bir ünleri var. Bu hiç iyi değil.”
Serwin kaşlarını çattı. O da bunu çok iyi biliyordu. Bir süre önce bir Dellahaim hanımı tarafından yakalanmıştı. Hiçbir şey yapmamıştı bile fakat kadının amacı belliydi. Ona kuşu geri vermesini söylemek.
“Kuşa kısa sürede çok bağlandım.”
Cadıyı bulmak düşündüğü kadar kolay değildi. İçi, o günün çok uzakta olduğunu söyleyerek endişeyle yanıyordu. Onu sakinleştiren şey bu küçük kuştu. Sinirli olsa bile o dehşete düşmüş yuvarlak gözleri gördüğü zaman sakinleşiyordu.
Serwin, Kont Dellahaim’in neden kuşları önemsediğini anlamıştı. Tüm gece uyanık kalıp çalışırken gözleri tamamıyla uyku dolu olan küçük bir kuşa bağlanmamak ve onu izlememek garip olurdu.
Uykulu kuşun çok sakin bir yüzü vardı o yüzden Serwin ona kolayca bakamıyordu. Dokunuşunda çok derin bir pişmanlık vardı.
Ancak serbest bırakmak, ölmesini izlemekten daha iyiydi.
Bir sonraki gün Ethan, Amelie’yi Kont Dellahaim’e geri verdi. Altın bir kafesle ve Serwin’in onun için yaptığı oyuncaklarla.