18. Bölüm
Aslında Roen, Amelie’yi ilk kez gördüğünde bir sorun yoktu. Bir cadının uyandırdığı saygısız ve sert imajın aksine, o basit bir şehir kızı gibiydi. Hatta iyi ve kibar görünen ve isteksizce İmparator’un peşine takılmışa benzeyen bu kıza sempati duymuştu.
Ama Amelie ateş yaratır yaratmaz dehşete düşmüştü. Geçmişinden gelen korku, onun aklını başından almıştı.
‘Eğer bir cadı bize ihanet edip saldırmaya karar verirse- onu durdurabilir miyiz ki?’
Bir cadının büyüsünün çatışmada ne kadar ölümcül olduğunu biliyordu.
Korkusu hızlıca düşmanlığa dönüştü.
‘Cadıyı en baştan korkutmalısın ki sonrasında bize ihanet etmeyi düşünmesin bile. Cadının özgür olmasına izin verme!’
Eğer Roen, Amelie ve felaket kavgalıyken orada olsaydı kesinlikle aksini düşünürdü. Amelie’nin şövalyeleri ve ormanı kurtarmak için aldığı riskleri görmüş olurdu ama o, o zaman orada değildi; başka bir arama ekibindeydi.
“Sırf onlar ve Majesteleri sana iyi davranıyorlar diye tüm şövalyelerin yumuşak olduğunu düşünme. Şu an seni öldürmek istiyorum ama-”
Roen elini kılıcının kabzasına koyduğunda Amelie refleks olarak bir adım geri çekildi.
Roen’in gözleri istikrarsızca titriyordu. Amelie, Roen’in ciddi olduğunu fark etti.
“Majesteleri’nin emrine karşı gelemezsin. Hayatın için Majesteleri’ne teşekkür etmelisin o yüzden kötü bir şey yapmasan iyi edersin.”
Roen, söylemesi gereken şeyleri bitirir bitirmez arkasını döndü.
Amelie onun sırtına baktı.
“Onun nesi var böyle?”
Amelie’nin kafası karışmıştı.
~~~
Grup, ilk büyü çemberini geçer geçmez ara vermişti. Böylece dağılmış olanlar onlara yetişirken grubun geri kalanı dinlenebilecekti. Amelie yavaşça at arabasından indi.
İlk büyü çemberini geçtikten sonra tamamen farklı bir dünyaya gelmişlerdi. Bir önceki yerde yemyeşil ovalar vardıysa burada sadece toz dolu kahverengi tarlalar vardı. İlk başta, burası nasıl bu kadar farklı olabilir diye düşünen Amelie’nin tenha manzara karşısında dili tutulmuştu.
Gerçekten uzun bir mesafe kat ettiklerini fark etti. Fidelia Ormanı buradan ne kadar uzaktaydı? Amelie şimdiden orayı özlemişti.
Amelie etrafına bakıyordu ve bir yerlerden gelin keskin bakışları hissedebiliyordu. Şaşkın bir şekilde arkasına baktığında Sör Roen’in ona yakın bir yerde durduğunu gördü. Yine Amelie’yi gözetliyormuş gibi ona bakıyordu. Sanki Amelie herhangi bir saçmalık yaptıysa onun gitmesine izin vermeyecek gibiydi.
‘Onun nesi var böyle be!’
Amelie, at arabasının arkasına saklandı. Gerçekten onun ne sorunu olduğunu anlamıyordu.
‘İmparator bile bana hiçbir şey söylemiyor- Büyü kullanmak yanlış mı?’
Serwin, Amelie’ye onun istediği gibi büyü yapıp yapmaması konusunda izin vermişti. Hayır, daha doğrusu Amelie ne yaparsa yapsın İmparator onun yanına gelmemişti.
‘Sör Ethan’a Sör Roen’in beni tehdit ettiğini söylemeli miyim?’
Amelie dertlenmişti ama sonra at arabasının arkasında biri belirdi.
“Cadı, burada ne yapıyorsun?”
“…!”
Amelie şaşkın bir şekilde arkasına baktığında kafaya sarılmış bir bandaj gördü. O, gün için hazırlanmış olan şövalyeydi.
“Sör Chad?”
O, Amelie’yi bulamadığı için kafası a Serwin’in vazosunu yiyen şövalye Chad’den başkası değildi.
“Beni tanıyor musun? Ah! Seni birkaç kez Majesteleri’nin odasında görmüştüm. Şey, sana utanç verici bir şey göstermiş oldum.”
Chad gülümsedi ve merhaba dedi. Yüz ifadesi parlaktı ancak şu an bayılsa solgun görünüşü tuhaf kaçmazdı.
“Bavulunu getirmek için buradayım.”
Kahverengi ve mavi bir çanta getirdi. Kahverengi çanta Amelie’ye aitti fakat Amelie mavi çantayı ilk kez görüyordu.
“Mavi çantanın benim olduğunu sanmıyorum.”
“Bu, Dellahaim’daki hanımefendiden.”
“Ah-”
Amelie’nin kalbi sıkıştı. Daha önce hiç aile gibi hissettiren birilerine sahip olmamıştı ama Kont ve Renee ona karşı çok iyilerdi. Onları hemen görmek istiyordu. Eğer elinde süpürge olsaydı tam oracıkta eve gitmek için yola çıkabilirdi.
“At arabasının içine koyayım.”
“Hayır, ben yaparım. Siz yaralısınız.”
“Sorun değil. Eğer Amelie-nim daha sonra gelmiş olsaydı ortadan kaybolmuş olurdum. Bizimle kaldığın için teşekkür ederim. Haha.”
Amelie bir anlığına donup kaldı. Chad bunu gülümseyerek söylemişti, kendisi de gülmeli miydi? Ölmek komik bir şey miydi? Bu birazcık…?
“Hahaha, şaka yapıyorum. Şaka. Ama cidden, cadıları severim.”
“Öyle mi?”
“Çocukluğumdaki köyde bir cadı vardı. Başkente ilk geldiğimde şaşırmıştım. Sınıf arkadaşlarıma büyü ilaçlarında bahsetmiştim ve onlar da eğer yakalanırsam başım belaya girer diye ondan bahsetmemem için beni azarlamışlardı.”
“…Başkent hala cadılara düşman mı?”
“Evet.”
“O zaman cadı avı-?”
“Majesteleri’nin yasağından beri cadı avı hiç olmadı ve cadı olman zulme uğrayacağın anlamına gelmiyor. En iyi ihtimalle insanlar sana küfreder ve seni dışlarlar.”
Amelie şimdiden Dellahaim’ı özlemişti. Amelie birdenbire orada belirdiğinde su verdiği için oradaki insanlar ona ‘teşekkür’ etmişlerdi ama başkentte ona kötü sözler söyleniyordu. O an aklına çabuk sinirlenen Roen geldi.
“Yani Sör Roen beni tehdit ediyor ve gizlice gözetliyor?”
“Sör Roen mi- Ah, üzgünüm. Bunun için özür dilerim.”
Chad özür dilercesine eğildiğinde Amelie biraz utanmıştı.
“Sör Roen hala toy. İmparator’un şövalyeleri, kişisel duygulardan etkilenmemelidir.”
Chad dilini şaklattı.
“Sorun değil. Şüpheli görünüyor olmalıyım. Ben bir cadıyım ve beni takip eden şeyin ne olduğunu bile bilmiyorum.”
“Üzgünüm. Majesteleri’nin şövalyeleri bile felaket ve Amelie hakkında çok az şey biliyor.”
“Gerçekten mi?”
Amelie şaşkınlıkla gözlerini büyüttü.
“Şövalyelikte rütbe farklılığı vardır. Sör Roen şövalye olalı çok olmadı.”
“Bu demek oluyor ki onun bilmediği çok şey var.”
“Aynen öyle.”
Chad beceriksizce gülümsedi.
“Ama endişelenecek bir şey yok. Sör Roen gibi olan çok az kişi var. Bu yine de kötü bir şey ancak benim gibi asıl durumu bilenler Amelie-nim geldiği için müteşekkirler.”
Chad, Amelie’yi rahatlattı.
“Eğer Sör Roen seni rahatsız etmeye devam ederse Sör Ethan’la konuşurum ve bir dahaki sefere alçakça davranırsa onu patlatabilirsin.”
“Yapabilir miyim?”
“Tabii ki. O zaman ben seni yalnız bırakayım. Daha taşımam gereken bir sürü bavul var.”
“Teşekkür ederim. Ah, bekle bir dakika!”
Amelie aceleyle kahverengi çantasını açtı. Sonra iki şişe büyü ilacı çıkardı ve onları Chad’e verdi.
“Küçük bir hediye. Bunu kafana uygulayabilirsin ve bunu da içebilirsin.”
“Hala bu durumdayken grubu nasıl takip edeceğim konusunda endişeleniyordum. Teşekkür ederim!”
Chad genişçe gülümsedi ve büyü ilaçlarını aldı. Sonra yaranın oradaki bandajı açtı. Uzun zaman geçmiş olsa da yara hala derindi. Chad yarayı düzgünce tedavi ettiğini sanmıştı fakat görünüşe göre yara, sürekli hareket etmekten ve egzersiz yapmaktan dolayı yeniden açılmıştı.
“Majesteleri sana karşı çok katı.”
“Durumdan dolayı öyle.”
Chad, büyü ilaçlarından birini içti ve diğerini de kafasına döktü.
“Ah-”
Yarasından küçük baloncuklar sıçradı ve beyaz bir duman yükseldi.
“Şaşırma. İyileşiyorsun.”
“Evet, biliyorum ama canım acımıyor. Küçükken kullandığım büyü ilaçları çok can yakıyordu.”
“Arkadaşın bir cadı mı?”
“Evet.”
Amelie ilk defa başka cadılar hakkında hikayeler duyuyordu o yüzden bu onun ilgisini çekmişti.
“O cadı hala şehirde mi? Onunla bir kez buluşmak isterim. Hiç cadı tanımıyorum.”
“Hayır, o arkadaşım insanlardan saklanıyordu. Bu çok uzun zaman önceydi o yüzden o arkadaşım çoktan öldü.”
“Anladım.”
Amelie daha fazla soru sormadı. Eğer Chad o cadıyla küçükken arkadaşsa bu neredeyse yirmi sene öncesi anlamına geliyordu. Bunun, daha detaylı sormak için iyi bir hikaye olmadığı açıkça belli oluyordu.
Kısa süre sonra baloncuklanma azaldı ve iyi durumda olan kafası ortaya çıktı. Yaranın bıraktığı kırmızı iz yoktu ve o bölge pürüzsüzleşmişti. Chad, parmak uçlarıyla kafasını hissetti.
“Ah, bu harika. Bu, kullandığım en iyi büyü ilacı. Çok iyi bir cadı olmalısın.”
“Hayır, bu ilaç başkasının olduğu için iyi. Benim ilaçlarım berbat.”
İyi büyü ilaçlarını ayırt etmenin basit bir yolu vardı. Ne kadar etkili olduğu ve tedavi sırasında acı veya ateş gibi yan etkilerinin ne kadar az olduğunu görmek önemliydi.
“Her neyse, çok teşekkür ederim.”
Chad kibarca eğildi. Amelie, Chad’in cömert övgüsünü durdurmaya çalışarak ellerini salladı. Utanmıştı çünkü büyükannesinin yaptığı ilacın şöhretini kendisi alıyor gibi görünüyordu ama Chad, şöhreti onun büyükannesinin hak ettiğini bilmeyerek eğilip Amelie’ye teşekkür etmişti.
Amelie, Chad’e minnettardı. Roen yüzünden depresifleşmişti ancak şu an daha iyi hissediyordu çünkü Chad’e yardım etmek, cadı olmanın negatif bir şey olmadığını doğrulamıştı.
~~~
Ethan, etrafa bakıp şövalyeleri gözetliyordu. Roen’in Amelie’ye karşı temkinli olduğunu hemen anlamıştı.
‘Sör Roen… birazcık başa bela.’
İmparator’un şövalyeleri, İmparator ne emrederse emretsin onu uygulamak zorundaydılar. Bireysel değer yargısına gerek yoktu. İlk başta bu kısım, diğer her şeyden daha zordu. İnsanlar düşünmeye ve kendi kararlarını vermeye alışkınlardı.
Özellikle de Roen gibi yalnız kurt olanlar için bu daha da zordu. Ethan bunun zamanla çözülecek bir sorun olduğunu düşünmüştü o yüzden sessizce Roen’i izliyordu. Çok üstün yetenekli kılıç ustalarını ve kraliyet işlerini bırakmak zaman kaybı olurdu.
Şimdilik Roen, Amelie’ye karşı temkinli olsa da hisleri ne olursa olsun onu korumak için hayatını riske atacaktı.
‘Sorun, Amelie’nin tarafında. Sör Roen yüzünden bizden nefret ederse birazcık sıkıntı olur.’
Böyle durumlarda Serwin, Amelie’den ona katılmasını istese güzel olurdu. Bu yolculuk, sempati kazanmak için iyi bir zamandı. Cadıların orman evinde, tepesi atmış gibi Amelie’nin onun kollarının arasından gitmesine izin vermemişti ama başkent için yola çıktıktan sonra Amelie’nin etrafında aylak aylak dolaşmakla yetinmişti ve ona yanaşmamıştı.
‘Size sıradan bir ilişki kurmanızı söylemiştim. Tüm bu zamandır kadınlardan kaçıyordunuz.’
Ethan dilini şaklattı. Chad başıboş dolaşırken şövalyeleri gözetleyen Ethan’ı buldu ve ona yaklaştı.
“Sör, yardım edebileceğim bir şey var mı?”
“Yok, git biraz dinlen. O kafayla bir şeyler yapıp durma. Senin gibi boş birini arkamda bırakırım. Bunu biliyorsun, değil mi?”
“Artık iyiym!”
“Ne?”
Sonra Ethan, Chad’e bakmak için döndü.
“Kafan! Ne oldu?”
Ethan aşırı derecede şaşırmıştı. Ethan, tüm bu zaman boyunca kafası kanayan Chad’le ilgilenmişti. Onu kasten arkaya koymuştu çünkü yaranın onun işlere ayak uydurmasını zorlaştıracağını düşünmüştü. Chad’in ağırdan almasını ve bu yolculuk boyunca biraz daha dinlenmesini istemişti ama yara tamamen iyileşmişti?
“Yaranı iyileştirmek için ne yaptın öyle?”
Ethan’ın yüksek sesi, etrafta dolaşan şövalyelerin dikkatini çekmişti.