Hizmetçi yemeğin hazır olduğunu bildirdikten sonra herkes kalktı ve masaya geçti. Masada çeşit çeşit yemek vardı. Sofra gerçekten eksiksiz ve şahane görünüyordu. Herkes yemeğini yedi ve hizmetçiler masayı toplarken Yures ablasının yanına geldi. Yures gerçekten çok tatlı ve akıllı bir çocuktu.
“Abla, odanın yerini hatırlamadığın için seni ben götüreyim mi? Kaybolabilirsin.”
“Tamam, Yures. Hadi gidelim”
Yures yüzünde tatlı bir gülümsemeyle ablasının elini tuttu.
Yures’in dediği doğruydu. Ev çok büyük olduğu için Fresta kolaylıkla kaybolabilirdi. Evin çok büyük olmasının yanı sıra birçok da kapı vardı. Fresta burada yaşarken odasını nasıl bulacaktı. Yures, Fresta’yı büyük bir kapının önüne getirince durdu.
“İşte geldik, ablacığım.”
Yures, soluna doğru hafifçe dönerken eliyle karşılarında duran kapının solundaki kapıyı işaret etti.
“Orası da benim odam.”
“Teşekkür ederim, Yures.”
Yures’in yüzünde tekrar tatlı bir gülümseme oluştu. Hava kararmıştı bile. Yures, ablasına sarıldı.
“İyi geceler ablacığım.”
“Sana da iyi geceler, Yures.”
Fresta, tatlı kardeşini yanağından öptü ve kapıyı açarak odasına girdi. Oda oldukça büyük ve genişti. Odadaki eşyalar oldukça gösterişlilerdi. Fresta bir süre etrafı inceledi. Ardından üzerinden tüller inen rahat yatağın üzerine oturdu. Oturduktan birkaç dakika sonra kapı çaldı.
“Girebilirsiniz.”
Girenler bir grup hizmetçiydi.
“Merhaba, leydim. Bundan sonra sizinle biz ilgileneceğiz. Bana Sofi diye seslenebilirsiniz.”
“Uzun bir yolculuk geçirdiniz. Yorulmuş olmalısınız. Bu yüzden ilk önce temizlenmeli ve dinlenmelisiniz.”
Fresta, aynı Sofi’nin dediği gibi gizlice temizlendi ve sonunda yatağına girerek rahat bir uyku çekti.
○○○
Günün ilk ışıklarıyla Sofi içeriye girdi ve Fresta’yı uyandırdı.
“Günaydın, leydim. Kahvaltı için hazırlanmanız gerekiyor.”
“Imm, tamam~ kalkıyorum şimdi~”
Fresta yataktan kalktı ve giyindi. Sofi, saçlarını yaptı ve Fresta aşağıdaki büyük yemek salonuna indi. Ailecek masaya oturdular.
“Fresta, bugün çok güzel görünüyorsun.”
“Teşekkür ederim, babacığım.”
Fresta oldukça mutluydu. Çünkü yalnız ve tehlikeli geçen günlerin sonunda artık güvenle ailesine kavuşmuştu.
Günler böylece geçip gitti. Çoktan 3 hafta geçmişti bile. Bu süre içerisinde babası, Fresta için bir öğretmen ayarladı. Bu öğretmen aynı zamanda Yures’e de ders veriyordu. Bir yandan da ailesi Fresta’nın hafızasını geri getirmeye çalışıyordu. Fakat bundan hiçbir sonuç alamamışlardı. Öte yandan Fresta ailesine alışmıştı ve evde kaybolmadan kendi başına dolaşabilmeye başlamıştı. Oldukça güzel ve rüya gibi geçen 3 haftadan sonra Fresta yaşamına alışmıştı. Fakat dışarıdaki dünyaya olan merakı da zamanla daha da artmıştı. Tüm bunlarla birlikte uyanışına yalnızca 1 ay kalmıştı.
Astil’in çalışma odası
“Babacığım, beni çağırmışsın.”
“Evet, Fresta. Uyanışına yalnızca bir ay kaldı. Bu yüzden kendine bir koruma seçmelisin. Dilersen Kovl ve Tisha senin koruman olabilirler. Onlar yeterince güçlüler.”
“Tamam, babacığım. Zaten bende onları seçecektim.”
“O halde yarından itibaren başlayacaklar.”
“Imm, babacığım.. Acaba~ onlarla birlikte dışarıya çıkabilir miyim?”
“Hmm, doğrusu bunun için Kovl ve Tisha yeterince güçlü. Fakat ensişelenmiyor da değilim.”
Babası, Fresta’ya baktı. Fresta’nın gözlerinden çok istekli olduğu belli oluyordu. Babası, kızını kırmak istemedi.
“Peki.. Tamam o zaman. Fakat gerekli önlemleri alarak çıkacaksın ve asla onlardan ayrılmayacaksın. Unutma, çok dikkatli olmalısın.”
“Teşekkürler, babacığım!”
Fresta çok mutluydu. Hemen babasının yanına gitti ve babasının yanağına bir öpücük kondurduktan sonra odadan mutlulukla ayrıldı.
Devam edecek…