“Uyan artık uykucu!” diye bağıran Hide’nin sesi ve kapı tıklamaları eşliğinde adeta yatağından sıçrayan Kita şaşkınlıkla etrafına baktı.
Kapının titremesini görünce hızla doğrulup ayağa kalktı.
Kapıyı ısrarla çalmaya devam eden Hide, hala bağırmaya devam ediyordu. Kita kapıyı yavaşça açtı.
“Sonunda uyanabildin.. saat kaç oldu farkında mısın? Hadi gel, hepimiz seni bekliyoruz!” dedi ve önden hızlıca yürümeye başladı. Kita ise arkasından onu takip etti.
“Nasıl, iyi uyuyabildin mi? Biliyorsun, bugün tavernaya gidip muhtemelen bir eğitime gireceğiz.” dedi Hide heyecan içinde.
“İşin aslı, nasıl uyuduğumu da nasıl uyandığımı da anlamadım, gerçekten çok yorgundum. Ve şuan inanılmaz açım.” dedi Kita ve akabinde karnı guruldadı.
“Evet miden bunu açıkça söylüyor bize.” dedi ve güldü Hide.
Merdivenlerden indikten sonra yerinde duramayan Hiki ve uzun pembe saçları sırtına uzanan Asphy arkası dönük bir şekilde duruyordu.
Hiki, Kita ve Hide’nin merdivenden indiğini görünce heyecanla. ” Günaydın!” diye bağırdı.
“Şş! Sessiz ol Hiki uyuyanlar var!” dedi Asphy kaşlarını çatarak. Fakat Hide ve Kita’yı görünce direk sakin bir tavır aldı.
“Hadi, gitmemiz gerek. Geç kalacağız.” dedi Asphy.
“Kita aç olduğunu söylüyor, önce bir şeyler mi yesek?” dedi Hide ağzı sulanarak.
“Yoldan bir şeyler alırız, yemek için vaktimiz yok.” dedi Asphy.
Üçünün de yüzleri düştü, yine de Asphy’nin haklı olduğunu kabul ettiler. Eğer acele etmezlerse gerçekten geç kalacaklardı.
“Asphy doğru söylüyor. Hadi hemen gitmemiz lazım! Tam olarak… otuz dakika içinde orada olmamız gerek!” dedi Hiki heyecanla.
“Zaten en heveslimiz sensin, heyecandan yerinde duramıyorsun baksana.” dedi Hide gülerek.
“Hadi, gidelim o zaman.. Yolda bir şeyler alırsak, sanırım bana bir süre yeterler. Ve bu gece burada kalmamı sağladığınız için teşekkür ederim.” dedi Kita mahcup bir şekilde.
“Önemli değil…” dedi Asphy omzunu silkerek. “…hadi gidelim o zaman.”
Dört kişilik bu ekip, eski püksü otelden hızlı adımlar ile çıktı.
“Yakın bir yerden Dermigon böreği alalım. Buralar da çok meşhur ve doyurucu olduğu söyleniyor.” dedi Hide.
Cebinde bir kuruşu bile olmayan Kita refleks olarak elini cebine atmaya yeltense de, kafasını kaldırdığında Hide çoktan gitmişti bile.
Elinde dört tane börek ile hızlıca gelen Hide hemen bir tanesini ağzına attı ve yemeğe başladı.
“Buğrn arkğdşlar” dedi elindekileri uzatarak.
“Ağzın doluyken konuşma Hide..” dedi Asphy hafiften gülerek.
“Hadi tavernaya, yürürken elimizde yeriz.” dedi Hiki ve tavernaya doğru yürümeye başladılar.
Dermingon’daki tavernalar diğer yerlerdekine benzemiyordu. Eğlenen ve sadece içmeye gelenler olsa bile, asıl amaç görev almak ve para kazanmaktı.
Tavernanın kapısına geldiklerinde saat tam sabah dokuzdu. “Ucu ucuna yetiştik…” dedi Hiki nefes nefese.
Kapıyı açıp içeri girdiklerinde ise, tavernanın bomboş olduğunu gördüler. Sadece danışma bölümünde bir kadın vardı.
Boş gözlerle etrafına bakan dörtlünün sessizliğini Kita bozdu.
“Biz.. tam olarak neye yetiştik?”
“Aldığımız bilgilere göre, saat dokuzda eğitimler başlıyordu!!” dedi Hiki bağırarak.
Konuşmalarını danışma bölümündeki kadın böldü.
“Selam maceracılar hoş geldiniz, lütfen yaklaşın” dedi sakin bir tonla.
Danışmaya doğru yaklaştılar.
“Evet aslında aldığınız bilgi doğru. Şuan eğitimlerin başlama saati. Fakat sanırım hiçbiriniz herhangi bir eğitime katılmadınız?” dedi gülümseyerek.
Birbirine bakan dörtlü aynı anda;
“Hayır, katılmadık.” dediler.
“Ben de öyle tahmin etmiştim. Buyurun oturun, zaten bu saatlerde burası boş oluyor. İsterseniz masaya oturup konuşalım.” dedi kadın ve uzun bir tahta masaya oturdular.
“Sanırım, burada yenisiniz. O yüzden size sistemi en baştan anlatmalıyım.”
“Çok memnun oluruz.” dedi Asphy.
“Pekâlâ o zaman, Dermigon, eğitim veren nadir yerleşimlerden biridir. Bu yerleşimlerde eğitimler verilir ve görev sistemleri vardır. Eğitimleri başarı bir şekilde geçerseniz, resmi olarak bu görevleri yapma hakkı kazanırsınız.”
“Dermigon’da bütün ülkedeki en iyi eğitmenler vardır, bu yüzden şanslısınız.” dedi gururla kadın.
“Peki, tam olarak neylerden eğitim alıyoruz?” diye sordu Kita.
“Güzel soru, eğitim olarak birkaç farklı seçeneğiniz var bunlar; Kalkan ve kılıç , ok ve yay, zırh ve balta ve doğadaki özel taşlarla iyileştirme.
Kadın taş dediğinde aklına Hutson’ın bahsettiği taşlar gelen Kita heyecanla sordu.
“Duygu taşları mı?”
“Hahaha, hayır. Duygu taşları birer efsaneden ibaret, hiçbir zaman gerçek olduklarına inanmadım. Bu taşlar doğadaki özel mineralli taşlar.
“Peki, sadece bunlardan mı eğitim alabiliyoruz?” diye sordu Hide atılarak.
“Yıllardandır maceracılar bu sistemle yetişiyor. Ama gördüğüm birkaç istisna olmuştu, mesela ok yerine arbalet kullanan bir maceracı vardı. Ya da balta yerine çekiç kullanan. Fakat bunlar çok nadir olaylar olarak biliniyor çünkü özel olarak daha farklı silahların eğitimini verebilen kişi sayısı çok azdır.” dedi kadın.
“Bu eğitimler dışında, yaptığınız görev sayısı ve zorluklarına göre belirli bir dereceniz olur.”
“Ne gibi dereceler?” diye sordu Hiki.
“Derecelerinize göre, yapabileceğiniz görevlerin zorlukları ve ödülleri artar. Şu şekilde açıklayayım; Maceracı dereceleri beşe ayrılır. Acemi, Deneyimli, Profesyonel, Usta ve Efsane. Fakat bunların dışında altıncı olarak bir derece daha var, sadece krallığın seçtiği olan “Özel” birlik.
“Havalı!” dedi Hiki gözleri parlayarak.
“Aynı şekilde görevlerde de bu sistem vardır. Acemi bir maceracı tek başına deneyimli maceracı düzeyindeki görevi yapmaya gidemez. Gitmesi için grubunda en az bir Deneyimli olması gerekmektedir.”
“Tabii ki, görevlerin seviyesi arttıkça zorluğu ve ödülü de artıyor. Evet verebileceğim bilgiler bu kadar. Başka bir sorunuz yoksa seçiminizi yapabilirsiniz.”
Hangi eğitimi alacaklarını akıllarından geçiren dörtlü, çoktan düşüncelere dalmıştı. Hide bir anda masanın üstüne çıkarak.
“Ben zırh ve baltayı seçiyorum!”
“İn şurdan Hide..” dedi Asphy kafasını eğerek.
“Tamamdır sizler bir karara varabildiniz mi?” dedi kadın.
Hiki atılarak “Ben taşları seçiyorum!” dedi heyecanla.
“Sanırım ben de ok ve yayı seçeceğim.” dedi Asphy.
“O zaman bana kılıç ve kalkan kalıyor.” dedi Kita.
“Tamamdır o zaman! İşlemlerinizi yapıyorum.” dedi kadın
“Sırayla herkes ismini, yaşını, boyunu ve kilosunu söylesin lütfen” ardından önündeki kağıtlara bir şeyler yazdı. Sonra ise herkese ayrı ayrı eğitim izni yazan bir kâğıt verdi ve ekledi.
“Normal şartlarda bildiğiniz üzere eğitimler saat dokuzda başlıyor fakat, şanslısınız ki saat ikiye ek kontenjan açıldı. Eğitimleriniz, günlük olarak dört saat ve üç ay boyunca devam edecek. Üç aylık eğitimin sonunda, eğitmenleriniz ile bir göreve çıkacaksınız. Eğer bu görevi başarı ile tamamlarsanız resmi olarak bir Maceracı olacaksınız ve Acemi düzeydeki görevleri yapabileceksiniz. Dermigon’un dışında eğitim alanlarını görmüşsünüzdür, Batı kapısı tarafında kılıç ve balta eğitmenleri varken, doğu kapısı tarafında ok ve taş eğitmenleri bulunuyor. Bol şans maceracılar!” dedi kadın ve masadan kalktı. Taverna ise yavaştan dolmaya başlamıştı. Dördü de bir anda ayağa kalkarak;
“Çok teşekkür ederiz!” diye bağırdılar kadının arkasından. Kafalarını tavernada bulunan saate çevirdiklerinde saat on bir olmuştu bile. Hâla üç saatleri vardı. Tavernada oturup heyecanlarını birbirleri ile paylaştılar. Kita’da kendini kaptırmıştı ve bu bilinmezliklerin ortasında kendini iyi hissediyordu. Fakat aklına kurcalayan birtakım şeyler de vardı.
Yanındaki insanlar gerçekten… bu kadar saf ve iyiler miydi? Hiçbir karşılık beklemeden, ona bu kadar yardım etmeleri ve iyi davranmaları içten içe Kita’nın çok hoşuna gitse de, çok nadir de olsa hepsinin yüzlerinde ve sözlerin de bir burukluk görüyordu. Şimdilik, üstüne çok düşmemeye karar verdi. Belki zamanla açılırlar ve bir sorun varsa ona anlatırlardı ya da bir sorun yoktu ve paranoyaklık ediyordu.
Kita bunları düşünürken, Hide’nin aldığı dev bifteği gördü.
“Ee, madem daha vaktimiz var iyice bir doyalım o zaman, aynısından sana da söyledim, bayılacaksın. Biraz para kazandıktan sonra sen de bana ısmarlarsın artık” dedi Hide sırıtarak.
“Bu.. tek kişilik mi? Masayı kaplıyor neredeyse!” dedi Hiki şaşkın bir halde.
“Biz de bir şeyler yesek iyi olacak. Hiki, ben ramen söyleyeceğim. Aynısından sen de ister misin?” dedi Asphy.
“Olur, ama acı olmasın benimkinde lütfen, yiyemiyorum yoksa.” dedi Hiki somurtarak.
“Ramen mi..?” diye sordu Kita.
“Evet ramen, sever misin Kita? ” diye sordu Asphy.
Aklına samurayın hikayesi gelen Kita, biraz sessiz kaldıktan sonra bu konudan bahsetmek istemediğini düşünerek soruyu geçiştirmek için;
“Evet… severim fakat… şimdilik, bifteği tercih edeceğim sanırım..” dedi.
Bunu dedikten sonra tekrar kendi içinde bir düşünceye daldı, evet belki gerçekten onlar hakkında bir şey bilmiyordu ve birkaç dakika önce hareketlerinin ne kadar samimi olduğunu sorgulamıştı içten içte. Ama onlar da kendisi hakkında hiçbir şey bilmiyordu, hafızasını kaybettiğini, burada neden olduğunu, “..Anlatmalı mıyım acaba?” diye geçirdi içinden. Belki de onlar da onun anlatmasını bekliyorlardı.
Ama şimdilik, bu düşüncesinden de vazgeçti. Şu anlık eğitimine odaklanmalıydı. Belki daha uygun bir zamanda anlatabilirdi. Düşüncelerin içinde kayboluşunu bu sefer masaya gelen koca biftek ve ramenler bozdu. Demek ramen böyle bir şeydi! Gerçekten de samurayın anlattığı gibi harika gözüküyordu.
Grup, yemeklerini yedikten sonra saatin on iki olduğunu fark ettiler ve yavaştan eğitim alanlarına gitmeye karar verdiler.
Kita ve Hide batı kapısına doğru gidecekken, Asphy ve Hiki doğu kapısına gideceklerdi. Bu yüzden ikiye ayrıldılar.
“O zaman, dört saat sonra görüşürüz.” dedi Asphy.
“Çok heyecanlıyııım!” diye ekledi Hiki.
“Asphy, Hiki’ye sahip çık lütfen. Saatlerdir yerinde duramıyor, düşüp bayılacak bir yerde diye korkuyorum.” dedi Hide gülerek.
“Sen ilk önce kendini düşün, koca masa büyüklüğünde bifteği yedin.” diye ekledi Asphy.
“Ya off.. hadi kesin goygoyu, gidelim artık!” dedi Hiki, ardından hızlıca Kita’ya dönerek.
“Ve… şey! G-Görüşürüz Kita, dikkatli ol lütfen! S-Sana güveniyorum!” dedi kızararak ve hızlıca arkasını dönerek gitti.
“Hey! Yavaş olsana ya..!” diye bağırdı arkasından Asphy.
“Hahahahaha, sana güveniyorum mu? Ahahaha gülmekten çatlayacağım şimdi!” dedi Hide kendini yere atarak. “Hiki.. sana fena vuruldu Kita.” diye dirseği ile dürttü Kita’yı.
“Cevap bile vermeden.. arkasını dönüp gitti. Neyse, biz de geç kalmamalıyız. Hadi gidelim artık.” dedi Kita ve doğu kapısına doğru yola koyuldular.