Çevirmen:YunaFernandes
Editör:YunaFernandes
“Şey, baba. Athy kendisi yürümek istiyor.”
“Bu şekilde daha hızlı.”
Umm peki neden hızlı yürümemiz gerektiğini açıklar mısın?
Ve kendi kendine yürümene rağmen buna yürüyüşe çıkma mı diyorsun? Bu benim için ‘yürüyüşe çıkma’ değil…
Bahçeye bakınırken, düşündüm.
Bu yürüyüş benim için egzersiz olmalıydı ama nasıl böyle oldu?
“Bu doğru. Kendinizi zorlamanıza gerek yok,prenses.”
Evet, o sendin, salak! Beni bu duruma sokabilecek Felix haricinde başka hiç kimse yok.
Bir gün yürüdüm ve etrafımda çok fazla çiçek olduğu hapşırdım, Felix ise şok olmuştu.
Kırk sekiz gün uyuduktan sonra eskisine göre daha aktifçe oynayamadım. O gün Claude’a koşarken düşmemin sebebi de fazla gücümün olmamasıydı.
Ama birkaç gün sonra, biraz büyü yardımıyla kendimi hareket ettirebildim ancak siyah aptal yine kırılgan davrandı ve kendi gücümle yürümem gerektiğini çünkü büyü kullanmak sizin için acil bir durum olmadıkça iyi değil dedi.
“On dakika yürümek için yeterli değil mi?”
“Doğru. Gayet yeterli.”
Ummmm,hayır? Çok hayır? Bu insanlar farklı bir şey mi yediler?
“Bugün her parlak günde olduğu gibi buradan bahçenin diğer kenarına doğru yürüyeceğiz.”
Dahası Claude kendisi Felix’in önerisi olmadan daha fazla yürümeyi önerdi. Yani bunu yapacaksan,neden beni tek başıma Felix’e bırakarak yapmıyor musun? Beni gerçekten böyle gizlemek zorunda mısın? Ühü…
Sadece bana mı geliyor bilmiyorum ama Claude bana bugünlerde daha nazik davranmaya başladı. Haha, delirdim mi? Nasıl böyle bir şeyi düşünürüm. Tabii ki de doğru değil. Değil mi?
Ama sonra, altın bir şey ağzıma girdi.
Ack. Claude’un saçı ağzıma girdi! Lanet olsun,rüzgar. Eek, git! Git be!
“Pfft pftt pffttt.”
Pfft?!
Görünüşe göre çok sesli yaptım. Claude tükürme sesinden sonra gözlerini bana çevirdi. Yaptığım şeyi durdurup gülümsemem gerekti.
“Pfft….ehehe.Hehehe…..”
B-Bana o şekilde bakma. Bak, o şeyi istediğim için yemedim! Olabildiğince gülümsedim. Derler ki gülümseyenlere tüküremezsin!
“Saçlar yemek için değil.”
Ack! Onu biliyorum, aptal! Siyah aptal ve bu aptal, ikisi de bana aptal muamelesi yapıyor! Ben bu yaşta dört dil konuşabilirken hemde !
Ama bak. Onun saçını yememe rağmen bana hiçbir şey yapmayacak! Kızgınlık yok, öldürmek yok! Gördün, değil mi?
“Majesteleri, prensesi ben taşımalı mıyım?”
“Beş adım gerile.”
Felix’in yüzü düştü ve bizi beş adım daha geriden takip etti.
Ahh, kollarının ne kadar iyi durumda olduğuna bak. Aslında hiç kası yokmuş gibi gözüküyor ama dokunuşlarımdan ve karın kaslarından anladım ki, gerçekten çok güçlü.
Ama artık onun tenini görünce kalbimin çıldırmaması beni rahatlatıyor.
Yani diyorum ki biyolojik babamı gördükten sonra burnumun kanaması garip olurdu.
Ancak onun cazibesini geçmeyi başardım! Aferin ben! Ben kolay avlanacak bir kız değilim! Senin görünüşünün beni o kadar çok etkileyeceğini mi düşündün?!
Ha,yapamazsın. Bir kazananın gülüşüyle kafamı salladım.
“Ovv.”
Ne. Kim saçımı tutuyor?
“Ne yapıyorsun?”
Hii. Saçımın bir kısmının çekildiğini hissettiğimde nefesimi tuttum.
Her zamanki gibi bugün de saçımı Lily yapmıştı.
Kıvırcık saçlarım, inci ve kurdele gibi süslemelerle elma gibi bir topuz haline getirilmişti.
Ama neden şimdi Claude’un saçı ile karıştı? Hahaha.
“Dediğim gibi saçlar yemek için değ-.”
“Hayır, yemedim! Yani! Babacığımın saçı benim saç süslerime takıldı. Hinh.”
N-Ne yapmalıyım?
Bu saba- hayır bir dakika önce, çok şirin bir saç stiliydi! Neden bana bunu yapıyorsun saç tokası! Wahhh!
“O zaman çöz şunu.”
S*ktir. Sence o kolay olsaydı bunu yapacağımı mı düşünüyorsun? O zaman Felix bana doğru gel.
“Yardımcı olmalı mıyım,prenses?”
“Beş adım.”
“……”
Eek Felix yardımcı olacağını söyledi! Neden bunu yapıyorsun?!
“Yürüyüş bitene kadar çöz onu.”
Hii. On dokuz sekiz yedi iki bir, yürüyüş bitti! Hala saçını çözemedin mi? Geber! Bu olmayacak değil mi? Whaaaa.
Şanslı olduğum tek şey ise Claude garip bir şekilde çok yavaş yürüyordu. Ah. Ben ağır olduğum için değil, değil mi?
Her neyse şirin saç tokamı çıkarmak için elimden geleni yaptım. O sırada, Claude sadece yürümeye devam ediyordu.
Hiii. Ama yanlışlıkla Claude’un saçının birazını aldım.
Şaşkınlıkla, hızlıca Claude’a göz attım. Ama ne olduysa Claude da herhangi bir tepki yoktu.
Ahh, ne şanslıyım. Düşündüğümden daha kalın kafalı. Dikkatlice saçını yere fırlatırken hiçbir şey olmamış gibi davrandım. Onu ben yapmadım! Gerçekten!
Ama neden bu şey çıkmıyor? Whaa, bu yolu kullanmak istemezdim.
Sonunda Lily’nin saçıma taktığı tokaların hepsini çıkararak Claude’un saçını kurtardım.
“İşte!”
Hüü bugünün saçını gerçekten çok sevmiştim. Çok kötü oldu. İşte, şimdi saçını kurtardım. Claude artık özgür bir Claude. İşte, al…..
“Rezil duruyor.”
Ne. Saçını taramamı mı istiyorsun?
“Babacığımın saçları her zamanki gibi parlak ve şirin. Hehe.”
Ama Claude kaşlarını çatmıştı. Ne, garip bakıyorsun bu benim sorunum değil! Dikkatlice Claude’a baktım.
Sonra ise yürümeye başladı ve ‘tsk’ sesi çıkardı. Ama son andaattığı bakış bana siyah aptalı anımsattı! Seni ş*refsiz, neyi yanlış yaptım?!
Sonra Claude beni yere indirdi. Ne? Beni taşıyarak yürümeyecek miydin? Aslında fark etmiyor.
Ama bu p*ç bana elini uzattı.
Hii. Gerçekten delirmiş gibi gözüküyor. Aslında elimi mi tutmak istiyorsun? Gerçekten mi?
Yanlış bir şey yediğini düşünerek elimi uzattım. Ama bana sanki bir aptalı görmüş gibi bakmaya başladı. Ne,ne,neden! Sana elini uzatmamı istedin! Hayır mı?
“Hayır.”
O zaman ne?
Ne demeye çalıştığını anlamamış bir ifade yaptım, kendisi hareket etmeye başladı. İşte o an Claude’un elinde saç tokamı tuttuğunu gördüm.
Saçlarımı elleriyle tutarken kaşlarını çattı.
“Böyle daha iyi.”
Gerçekten şoka girmiştim ağzım yere kadar açılmıştı.
Yoksa o gerçekten yanlış birşey mi yemiş? Sabah kahvaltısında zehir mi içmiş? Şüphelenmeye başladım.
“Sakin yürü, koşma.”
Biraz önce elimi mi tuttun sen? Yoksa el ele yürümemizi mi düşünüyordun?
Delice. Delirmiş. Gerçekten aklını kaçırmış olmalı.
Bu çok garip.
***
Bugünlerde Claude’un bana karşı tavırlarını anlayamadım.
Çok çalıştığım için biraz yumuşadığını hissettim.
Yürürken el ele tutuşmak, Felix yerine beni taşıması gibi ve son olan saçımı yapması son derece garip.
Ayrıca, Claude sarayımı bile daha iyi bir tanesiyle değiştirdi!
Herkesin bildiği gibi, Claude’den habersiz Yakut sarayında yaşıyordum.
Ama Claude benim onun sarayına daha yakın olan bir yere taşınmama bile karar verdi. Zümrüt sarayına.
Claude o gün görmek istemediği bir şey gördüğü için miydi…..? Orada pek çok eksik mücevher vardı ve sadece bir veya iki tane değildi, hizmetçiler birkaç yıl önce benim iyiliğim için para çamuruna batmaları altında mücevherleri almaları yalan değildi.
Sonra o demişti ki ‘Ne zamandan beri bu saray köpek evi oldu’
Ve o gece, Zümrüt Sarayı’na taşınmak için hazırlanmaya başladık. Hayır, aslında benim oraya gitmekten başka yaptığım bir şey yoktu…
Bir gerçeği belirtmem gerekirse, bu Claude’nin yedi yıl içerisinde ilke kez Yakut sarayını ziyaret etmesiydi. Normal bir aile olsaydı, ebeveynlerinin yedi yılda sadece bir kez çocuklarının evini ziyaret etmeleri normal olmazdı ama biliyorsunuz ki Claude benim gözümde normal bir baba değil.
Ama Claude benim babamdı ve Yakut sarayına gelmesi bile bir sürpriz olmuştu.
Şimdi de Yakut sarayından daha süslü olan Zümrüt sarayında yaşamamı garip hissettirdiğini düşünüyordum.
Kesinlikle bu yüzden Claude böyle oldu. Muhtemelen bir süre önce ölmediğim için şok olmuştu bu yüzden de bana iyi davranıyordu.
Haha….. Ama daha ayrıntılı düşünürsem, gülümsemem kayboluyor.
Ne kadar da büyük bir hayalim var. Kızı biraz hastalandığında bulaşmasını düşünmeden kızını öldürebilecek bir psikopat olmasının imkanı yoktur.