Çevirmen:YunaFernandes
Editör:YunaFernandes
Claude her zamanki gibi elindeki çay bardağı ile karşısındaki kekleri yiyen bana dikkatle bakıyordu.
İlk başta onun bakışları yüzünden yediğim her şeyi geri çıkarmıştım, ama alıştığım için artık kadar korkutucu değildi. Ham ham.
Ama söyleyecek bir şeyin mi var? Yani var gibi gözüküyor…
“Sarayıma gelirken birisi ile görüştün mü?”
Kesinlikle haklıyım. Kaşlarını çatmış halde Claude bana sordu.
“Ham ham. Görüşmek? Kimle?”
Açıkçası, hala kekimi ağzımdayken cevap verdim. Fareylerin bile dolaşmadığı bir kalede yaşadığın için kiminle görüşebilirim ki?
“Eğer görüşmediysen sorun yok. Sadece görmezden gel.”
Yaani, kiminle ilgili konuşuyorsun? Ama Claude sadece çay bardağını tutarken sinirlenmiş bir yüz ifadesi yaptı. Sadece düşünerek bile anlamıştım… Kötü ruh haline gibiydi.
Kekimi ağzımda çiğnerken kimi hakkında düşündüğünü merak ediyordum.
Ama sonra Claude’un kimin hakkında konuştuğunu anladım.
“Ah! Bu bay beyaz köpecik!”
“Merhaba, bay Dük Alpheus.”
“İyi misiniz, prenses……”
Beni görünce ‘hayır…olamaz’ yüzü yapan dük Alpheus’e parlakça gülümsedim. Claude beni her zamankinden daha erken şutlamıştı bu yüzden ayrılıyordum.
Claude diğer günlere nazaran daha yorgun gibi gözüküyordu.
Ama geri dönerken dük Alpheus ile karşılaştım.
“Merhaba, Bay Beyaz Köpecik?”
“Benim ismim…”
“Bay Beyaz Köpecik, pati.”
Roger Alpheus bana gerçek ismini söylemeye çalıştı, ama kısa sürede derin bir iç çekti.
Geçen iki yıl boyunca onunla birkaç kez karşılaşmıştım ve ona beyaz köpecik derken hep eğlendim. Roger Alpheus her zaman benden kaçmaya çalışırdı.
Ama ben bir prenses değil miyim? Eğer benden kaçmayı başarırsa, o zaman öyle olur ama ben onunla bu şekilde karşılaşıp konuşma başlatırsam benden kaçamaz.
Seçeneği yoktu, Felix’in kollarında olan bana elini uzattı. Muhtemelen bir evcil hayvana nasıl davrandığım gibi davranırım diye düşünüyor. Ama bugün değil!
“Bay Beyaz Köpecik, iyi iş! İşte benim köpeğim.”
Gördün mü? Bu şans! Bana uzattığı elini tuttum, ve diğer elimi kafasına uzattım ve okşadım.
“Pfft.”
Felix her zamanki gibi kahkahasını tutmakla meşguldü. Roger Alpheus ise somurttu ve iki adım geri çekildi.
Ah, görünüşe göre kaçacak. Dük Alpheus benim tarafımdan oynatıldıktan sonra kaçma yeteneğini gerçekten geliştirdi, yani ona uzun süre saldıramıyorum.
“Öhöm öhöm.”
Ne? Ama ayrılmak için izin istemedi. Boğazını temizledi ve ağzından ‘şimdi gidiyorum’ dışında başka kelimeler çıkardı…
“Prenses Athanasia.”
Vayy, Bay Beyaz köpecikten umulmayan bir sahne. Hiçbir şey bilmiyorum, ama bir şeyler söylemek istiyor gibisin. Bu, diğer zamanlardan daha farklıydı… ilginç. Ve söylediği sonraki kelimeler daha çok ilgimi çekti.
“Birlikte oynayacak arkadaşınız olmadığı için yalnız olabilir misiniz?”
Neden dış görünüşü kaplana benzeyen fakat içi böcek dolu olan bu adam bana bu tür bir soru soruyor? Şimdi düşündüm de, Claude bana biraz önce karşılaştığım herkesi görmezden gelmemi söylemişti ama o zaman anlattığı kişi bu adammış gibi görünüyor.
Ne ne. Bay Beyaz köpecik Claude’a ne söyledi de, Claude bana o tuhaf lafları söyledi. Bu gerçekten çok ilginç.
“Arkadaş?”
Görünüşe göre bugünlerde sinirlerim artışta. Yaklaşık yarım yıl önce olsaydı, Claude’un dediği gibi onu gerçekten görmezden gelemezdim ama onun yerine kendimi Claude’u görmezden gelip onunla konuşurken görüyorum…
“Bay Alpheus, özür dilerim. Prenses…”
“Bay Robane, prenses konuşuyor. Araya girme.”
Felix önce Claude’un kelimelerini takip etmeyi reddetmeye çalıştı, ancak dükün sözleriyle ağzını kapatmak zorunda kaldı.
Felix’in ailesi, Obelia’daki diğer bir dük ailesi olmasına rağmen, eğer Felix’i burada duran diğer dük ile karşılaştırırsam,Felix Dük Alpheus’a kaybediyordu.
Hikayenin ana kahramanı Jennette ve baş erkek olan oğluna sahip olduğu için mi? Neden bir anda arkadaş saçmalığına başladı?
“Bay Beyaz köpecik aptaaaal. Athy’nin arkadaşı var. “
Şey, Ama Bay Beyaz köpeciğin istediği cevabı vermek istemiyorum.
“Felix Athy’nin arkadaşı.”
“Prenses.”
Felix’ten dokunaklı bir bakış hissettim. Buna tavuk yiyin, sonra yumurta yiyin deriz. Bay Beyaz köpecikle dalga geçmek, ama aynı zamanda Felix’in bana saygısının artmasını sağlamak..
“Ama eğer prensesin yaşında olsaydı iyi olmaz mıydı?”
Aman. İlk başta tahmin etmiştim ama şimdi neyi amaçladığını bilmiyordum. Tahminimin yanlış olduğunu düşünmüştüm çünkü o her zaman benden kaçmaya çalışan zayıf bir adamdı.
“Dürüst olmak gerekirse, prensesin yaşına yakın bir oğlum var.”
Sanırım Roger Alpheus, oğlu, Sevimli Prenses’in baş erkeği Ijekiel’i bana tanıtmak istiyor.
Neee?
“O benim oğlum olduğu için çok zeki ve olgun bir çocuk. Prensesden üç yaş büyük olduğu için eğer prenses ona ağabeymiş gibi davranırsa, oğlum daprensese kız kardeşi gibi davranır.”
Öfkem patlamak üzereydi, kendimi tuttum.
Tanrım, bu adamın ne düşündüğünü açıkça görebiliyorum! Bana sigorta muamelesi yapıyorsun, değil mi? Sadece Claude ile biraz iyi geçindiğimi görünce beni acil durumlar için saklamak istiyorsun.
Görünüşe göre eğer Jennette Claude’un kalbini çalma planınında başarısız olursa beni kullanmaya niyetlisin.
Ve bu yüzden kendi iyiliğin için oğlunun benimle kız kardeş-abi bağı kurmasını veya başka bağlantılar kurmayı planlıyorsunuz.
Ijekiel’i reddedersem ya da sevmezsem onun kaybı olmazdı, ama Ijekiel’i bir arkadaş ya da abi olarak sevseydim büyük bir kazanç olurdu.
“Hmm hmm…Ve kendim söylemek utanç verici, ama oğlum bana benzediğinden çok yakışıklı.”
Ama bayım, peki bunu Claude’a sordunuz mu? Dük Alpheus’un oğlunun ona benzediğini ve yakışıklı, zeki ve iyi bir kişiliğe sahip olduğunu ve çocukları arkadaş olmaya çalıştırdığını söylediğinde Claude’un neden sinirlendiğini anlıyorum.
Bay Beyaz köpecik, sizin yolunuz yanlıştan bile daha kötü! Bunun yerine Claude’a imparatorluktan sen sorumlu olacağını söyle. Bunun olma olasılığı daha fazla olabilir.
“Iyy, Eğer Bay Beyaz köpeciğe benziyorsa, istemiyorum.”
Onda baş erkek ünvanı olmasına rağmen, on yaşında bir çocuk on yaşındadır. Eğer Ijekiel’i o şekilde görürsem….şey…Eminim ki zihnimdeki fotoğrafı paramparça olacaktır. Ve o çocukla ne yapmamı istiyorsun? Ellerimizi sallamamızı veya alkışlamamızı mı?
Bunun yerine Atlantan dilinden bir kelime daha öğrenebilirim. Ayrıca, çalışma süremin uzunluğu bu günlerde arttı yani şimdi oynamak için daha az zamanım var.
Dük Alpheus’un gözü, ‘Sana benziyorsa, istemem’ diyerek tiksinti ile ona baktığımda biraz seğirdi. Sözlerimin gururunun bir kısmını öldürdüğü anlaşılıyor.
Ama sanki yedi yaşında bir çocuğun gururunu öldürdüğünü sanması çocukçaymış gibi hiçbir şeymiş gibi sözlerine devam etti.
“O zaman…….”
Dük Alpheus’un konuştuğunu gören ben, kaşımı kaldırdım.
“Yaşıtınızdaki bir kıza ne dersiniz?”
Bu adam deli mi? Bu çok saçma.
“Ah, yani Alpheus malikanesinde yaşayan kızı mı diyorsunuz?”
“Doğru. Hastalığı yüzünden Floria bölgesinde yaşayan büyük kuzenimin son çocuğuna bakıyorum. “
Ne güzel bir bahane. Tabii ki Claude’a ‘o senin kızın’ diyemezsin ve doğru kelimeleri kullanmak zorundasın.
Söylentiler yüzünden bildiğini düşünen Felix, bildiğini doğrulamak için konuştu.
Bir süre önce Claude’a bir arkadaşım olmasını istediği için soruyordu, benim yaşımdaki bu kızla ilgileniyor gibiydi.
Ve şimdi, ben…..
“Buna ne dersiniz prenses?”
Dük Alpheus’a biraz fazla kızmıştım.
Ne demek ‘buna ne dersiniz’, seni deli adam!
Seni Ijekiel’in hatrına affedecektim, ama şimdi beni Jennette ile arkadaş oldurmaya mı çalışıyorsun? Ha, sanki hiçbir şey bilmiyormuş gibi davrandığımda kendimi aptal gibi hissediyorum. Bunun yüzünden geri savaşamam!
Athanasia’nın en başta ölmesinin nedeni Jennette’e mutlu bir son verilmesiydi ama ne? Beni ve Jennette’i arkadaş mı yapmak istiyorsun? Peki ya onunla arkadaş olursam ne olacak? Claude’dan ilgi kazanmaya mı çalışacaksınız?
Şey Jennette’nin yanlış bir şey yapmadığını biliyorum. Nasılsa, ben Athanasia’ydım, bu yüzden Athanasia’nın eğer Jennette olmasaydı ilk başta ölmek zorunda kalmayacağına dair bir düşüncem vardı.
Bu yüzden Jennette’in varlığını güvensiz hissettim ve Jennette’i kullanarak fayda elde etmeye çalışan Dük Alpheus ve Jennette’in teyzesini tokatlamak istedim.
Ancak bunların hepsi kitapta vardı. Gerçekte, Dük Alpheus kitaptaki kadar kötü değildi, bu yüzden onunla iyi bir ilişkim oldu. Onu duygularıma ihanet etmeye çalışırken görmek yüzümde bir öfke işareti yarattı. Ahhhh! O zaman kafasını okşamamalıydım kel kalana kadar saçını çekmeliydim!
“Prenses, eğer prenses de bunu istiyorsa, majestelerini Bay Dük Alpheus ile birlikte bunun hakkında düşünmesini istemeye çalışacağım.”
Sadece masumca hiçbir şey bilmeyen Felix benim görüşümü sormuştu. Roger Alpheus sanki onu iki kez reddetemeyeceğimi düşünüyordu.
Arkadaşı olmadığı için benim yaşımdaki çocukların çoğunun yalnız hissedeceği ve arkadaş isteyeceği için kolayca kabul edeceğimi düşünmüş olmalı. Yüzünde açıkça görebiliyordum.
Ve Alpheus ailesinin bir erkek ve bir kız çocuğu olduğu için, bunun harika olduğunu düşünüyor olmalı çünkü benim arkadaş olarak istediğim iki cinsiyetten birini seçebilir.