Çevirmen:YunaFernandes
Editör:YunaFernandes
“Felix, çiko.”
“Olmaz prenses.”
“Sadece bir tanecik.”
“Başı belaya girecek olan kişi benim.”
“Offff.”
Benim katı bir biçimde onaylamamla kaşlarını çattı.
Yine de, birazcık düşünsen olmaz mıydı! Kötü Felix. Benim umutsuz bakışlarımı görmezden geldi. Ha, bu abinin bu halini hiç görmemiştim,ama sen soğuk bir abisin.Ühü hüh.
“Üzgünüm prenses.”
Kendisini acınası hissettiği için üzgün bir yüz yaptı. Yani ne olmuş? Nasıl olsa bana çiko vermeyeceksin. Hımph!
“Athy gerçekten gerçekten çiko yemek istediği için Athy uyuyamıyor….”
Ama tabii ki, daha pes edemem!
Ben mırıldanırken Felix’in titrediğini gördüm. Harika! Efektleri var!
“Sadece bir tanecik, gerçekten sadece bir tanecik. Lütfennnnnnn?”
Çikolata tedarikçime şirin bir yüz yaptım ve tatlılığımı sağlamlaştırıp yalvardım. Sonra göz bebeklerinin biraz sallandığını gördüm,zihninin yavaşça değiştiğinin kanıtı.
Felix ve hizmetçilerim Hanna ve Seth benim mükemmel atıştırmalık tedarikçilerimden bazılarıydı.
Ama Lily bana özellikle çikolata vermemelerini emretti yani alması birazcık zor oluyor.
Elbette elbette, senin belalarını anladım yani sadece ver, ver,ver…ve-….
“Bu sefer gerçekten yapamam….”
“Söz veriyorum. Gerçekten sadece bir tanecik.”
“Ama Bayan Lillian öğrenirse…..”
“Lily’e söylemeyeceğim. Eğer ikimiz de ona söylemezsek bilmez!”
En şirin ve acınası yüzümle yalvardım. Şimdi, bana bak. Çok aç olduğum çiko için acınası değil miyim? Gerçekten, sadece bir tanecik. Yani, bir her zaman ikiye dönüşebilir, ve iki de her zaman üçe dönüşebilir.
“Ama…..”
“Athy geçen günlerde depresyondan acı çekti çünkü ona çiko verilmedi…. Dünyası zifiri karanlık. Ağlamak istiyor….”
Büyük bir iç çekişimden sonra, Felix’in fikrini değiştirmeye başladığını gördüm. Bundan yararlanarak eskisinden bile daha acınası bir yüz yaptım.
“Ve bence çiko her şeyi düzeltecek. “
Sadece veeeeeeer! Çikoooooooo! Felix’e gözyaşlarımla baktım.
Kuckkk! Son iki yılda Claude’la başa çıkabilen tek şey, sadece bu zavallı oyunculuğumdu. Felix her iki eline de bir çiko koydu işte bu günlerde ne kadar zor yaşadığımın kanıtıydı.
“O zaman sadece gerçekten bir tanecik.”
“Felix en iyisi! Seni seviyorum!”
Mutlulukla hopladım. Sonra bana geri gülümsedi.
Şimdi, hızlıca iste Athy, majestelerine çiko! Ben çikoyatayı çok şeviyoyum! Bana çikoyatanı vey! Felix’in ulaştığı çikolatalar eskiden sakladığım mücevherler gibi parlıyordu.
Ama, çikolatama dokunma sahnemde başarılı olamadım.
“Biliyordum.”
“Hii.”
Aniden ortaya çıkan Lily hızlıca çikolatamı aldı.
“Bay Robane, benim için prensesle ilgilenmenizi istemiştim.”
“Haha. Üzgünüm.”
Felix, Lily tarafından yakalanınca huzursuzlaşmaya başladı. Tanrım. Bu abi Claude’a karşı çıkmakta beceriksiz, ama bugünlerde Lily’ye karşı da zayıftı. Mola mola okyanus güneş balığı abi ! Sen benden daha fazla mola mola okyanus güneş balığısın!
“Prenses, size söylemiştim, eğer çok çikolata yerseniz dişleriniz uf uf olur.”
“Uwuuu.”
Lily’nin katı sözleri ve yüzüne sadece kaşlarımı çatabilirdim.
Grrr. Hepsi şu çikolata hırsızı yüzünden! Sadece bu hırsız ile ilgili sadece bir ipucu bulmaya çalışabilirdim. Onu unutmak üzereyken çikolarımı çalmaya devam etti.
Bu sefer biraz çiko için gizlice mutfağa girecektim, ama son aldığım zamana kıyasla daha da azalmıştı.
Birkaç kez de mutfaktan hışırtı sesleri duydum ve Yakut sarayındaki hayaleti her duyduğumda daha da korkuyordum.
T-Tabii ki! Bu yaşta hayalet gibi birşeyden korkuyor değilim! Ve hayaletlerin gerçek olmasının hiçbir yolu yok! Öhöm öhöm.
Herneyse, bu hırsız çikolarımı çalmaya başlayalı iki yıl oluyor, ve bu çok sinir bozucu. O hizmetçi ablayı bulmak için elimden gelen bütün çaba ve enerjimi kullanmaya çalışmama rağmen başarısız oldum.
Benim yerine çiko işlerine bakması için gönderdiğim Felix, sinirlerime gerçekten dokunan bir şey duymadığını söyledi. Sadece ben mi bir şeyler duyuyorum?
“Bunların hepsi sizin için, prenses. Prenses canının acımasını istemez,değil mi?”
Dürüst olmak gerekirse çikolatadan uzakaştırılma olayını anlıyordum çünkü geçen yıl bir çürüğüm çıkmıştı.
Lily olmaz,Felix de olmaz. Yakut sarayındaki hizmetçi ablalara da güvenemem. Sizi duygusuz hizmetçi ablalar. Wahjh. Bir yıldan fazladır görmediğim Hanna ve Seth’i görmek istiyorum. Ühü ühü.
Lanet olsun. İyi, o zaman son hamlemi yapma zamanım geldi.
“Babacımı görmek istiyorum.”
Şu an yedi yaşımdayım. Seslenmemi gizlice babacığımdan baba ve babacıma değiştirdim.
Kaç kere ona “babacığım” dedikten sonra battaniyemi ne kadar tekmelediğimi ve delirdiğimi bilmek ister misiniz? Çocuk gibi davranmak herkesin yapabileceği bir şey değildir. Ühüü…
“Prenses….”
“Ne yaaaa? Athy babasını görmek istiyor.”
Herneyse! ‘Babacığım’ olayını bitirdiğim için çok mutlu oldum! Athy artık özgür bir Athy! Özgürüm!
Ama Lily sanki birşeyi yakalamış gibi bana gözlerini dikmişti. Uzaktan bana bakarken hiçbir şey bilmiyormuş gibi davrandım.
Uzun süredir bunu hissetmiştim. Bu size bir aile resmi gibi gözükmüyor mu?
Yaramaz baba ve kızı, ve onlara bakan bir anne…
“Tut beni. Babacımı görmek istiyorum!”
Eek, hadi ayrılalım! Felix’in kıyafetini çekiştirdim. Sonra Felix ne istediğimi bildiği için,beni kaldırdı.
“Eğer prenses majestelerini görmek istiyorsa yapacak birşey yok. Sonra geri geleceğiz.”
“Ama ilk önce haber vermemiz gerekmez mi?”
“Majesteleri prenses onu ziyaret ettiğinde her zaman mutlu oluyor.”
Evet evet. Lily, böyle kelimelere gerek yok. O ş*refsiz bana kızı değil de köpeğiymişim davranıyor, ama beni böyle küçük şeyler yüzünden öldürmeyecek.
“O zaman iyi yolculuklar.”
“Teşekkürler.”
“Lily,bay bay!”
Iyy. Artık şu anne,baba ve kız rol oyunundan kaçalım. Kollarını çekerek onun gitmesi için ısrar ettim.
“Geldin demek.”
Ahh, sıkı çalışmam sonunda bir şeye değdi. Claude beni görüdüğü anda hemen konuştu.
Haha. Duydun mu? “neden geldin?” demedi dedi ki “geldin demek”. Tabii ki, sesi ‘tekrar geldin demek’ diyen bir tondaydı ama yine de ilerleme ilerlemedir. İşte, onu her gördüğümde şirinlik yaptığım için ödülüm. Ahh, iki yıl boyunca sadece sıkı çalışmamı düşünmekle bile ağlamak istiyorum.
“Babaaaaa!”
Felix’in kollarından indim ve yüzümde kocaman bir gülümseme ile Claude’a doğru koştum.
“Artık benim sarayımı kendi evinmiş gibi ziyaret ediyorsun.”
…..bu saçmalık. Gökyüzü ikiye yarılmadığı sürece asla böyle birşey olmayacak.
Claude, kanepede otururken tembel gibi bir el hareketi yaparak beni uzaklaştırmaya çalıştı.
Off, ben de senden nefret ediyorum. Ama eğer sadece bu küçük şeyle geri dönecek olsaydım ilk etapta buraya gelmezdim!
“Babacım, Athy geldi!”
Kısa bacaklarımla ona doğru koştum ve bacaklarına ellerimi koydum. Son olarak, G.Ü.L.Ü.M.S.E.
“Buraya geldim çünkü babacımı bir anda buuuu kadar, buuuu kadar~ çok özledim!”
Artık bu hareketleri utanmadan yapabiliyordum hatta günlük rutinlerim olmuştu. Ve bu gün ondan birkaç isteğim vardı bu yüzden önceki günlerden daha daha sevimli davranıyordum.
“Sabahın erken saatlerinde çok gürültülü.”
Claude hala Claude gibi davranıyordu, bana bir tane bile güzel söz söylemiyordu, ama ona aynı bugünkü gibi sarıldığımda beni kendisinden ittirmiyordu. Emin değilim ama sanırım ona haber vermeden aniden ziyaret etmeme kalbinin derinliklerinden nefret etmiyor.
“Hehehe”
Claude’un aptal gibi gülümseyen bana bakıp tsk sesi çıkardığını duydum. Bak şuna. Gördün mü? Tehlike sinyalim hala kırmızı değil.
“Felix.”
“Evet,majesteleri. Hizmetçileri çağıracağım.”
Felix sanki onlara ne demesi gerektiğini biliyormuşçasına cevap verdi. Sonra gözlerim o kadar parlak ve ışıltılıydı ki sanki altın zil sesi duymuş kuyruğunu sallayan bir köpek gibiydim.
Hav hav. Benim tatlılarım aynı güzelliklerim kadar değerli!
Hizmetçi ablalar kapıdan içeri girmeye başladığında, kalbim ilk aşkımla tanışmışım gibi hızlıca atmaya başladı.
Ah, bu gerçekten çok dokunaklı bir sahne. Hizmetçi ablaların taşıdığı beyaz tabakların üstünde duran şeyler! Kyaaa. Tam bir şaheser. Eğer kuyruğum olsaydı,muhtemelen şiddetle sallardım.
“Görünüşe göre beniden çok keki gördüğün için daha mutlusun.”
Claude bunu söylerken kekime dikkatle bakıyordum. Ahh, neden gereksiz şeylerde bu kadar sert olmak zorundasın? Sadece bilmiyormuş gibi yapamaz mısın? Bir insanı utandırmak senin en iyi olduğun şey galiba…
“Babacımla birlikte burada yediğim zaman daha lezzetli oluyor. Hehe.”
Bu cümleleri boş kalbimle gülümseyerek söyledim. Tabii ki kekimi ağzıma yolluyordum.
Claude onu her ziyaret ettiğimde bana her zaman tatlı atıştırmalıklar veriyordu. Genelde yapmadığı şeyleri yapıyor. Bu yüzden ne zaman çikoların ağzıma girmesi yasaklansa, her zaman buraya geliyorum ve aynen şu anda olduğu gibi atıştırmalıklar yiyorum.
İki yıl önce olsaydı, bunu yapmazdım ama artık Claude’u böyle ziyaret edebiliyorum, vay be ilerleyen zaman gerçekten korkutucu.
“Bu şekilde yerken yanaklarının patlamaması şaşırtıcı.”
Bu ş*refsiz bana tombul diyor ama her zaman bana atıştırmalık vermeyi biliyor. Belki de sevimli beni bir şeyler yerken görmek istiyor…bu çok gerçek dışı olurdu. Umurumda değil. Ham ham ham.
Yapışkan çikolata fudge kekini ağzıma götürerek sevdiğim tatlılığı artırdım. Görünüşe göre bu kadar çok yemek yiyip şişmanlamamamdan söyleyebilirim ki Athanasia’nın DNAsı kutsanmış.