Çevirmen:YunaFernandes
Editör:YunaFernandes
Lily dört yaşında yazmaya başladığımı Kontes Elois’e övünce Kontes şok oldu.
Ve sonra ödevlerim ve eğitimim hızlandırıldı!
Şu an temel görgü kurallarını, yeni başlayanlar için resmi Paskal dilini, Obelia’nın tarihini ve dünya şaheserlerini öğreniyordum.
Düşündüğümden daha eğlenceli ama çalışmaya alışık olmadığımdan başlarken canım tatlı yemek istiyor gibi hissediyorum.
“Prenses, bir süreliğine size çikolata yok.”
Dun dun da dun!!!
Eh, çikolata çalarken Lily tarafından yakalandım. Yeni hizmetçiler tek bir çikolatayı bile bana vermeye cesaret edemediklerinde çalmaya başlamıştım.
Hanna ve Seth olmadığından bana çikolata verecek kimse yoktu.
Bu yüzden Lily’nin verdiği çikolatanın miktarı yeterli olmadığında riske girip çalmam gerekiyordu.
“Şeyyy. Gerçekten azıcık yedim…..”
“Şimdi, prensesim. Sahip olduğunuz tüm çikolataları bana verin lütfen. Ev ödevinizi bitirdiğinizde size geri vereceğim.”
Tereddüt etmiştim ardından çikolataları çıkarmaya başladım, keder.
Bir, iki, üç, dört. Lily bana ‘Bu kadar mı?’ diyen inanmamış bir ifadeyle bakıyordu.
Ama gerçekten. Hepsi bu kadar.
“Eğer çok fazla yerseniz dişiniz of of olur.”
Off. Bunu Biliyorum! Ama bu kadar seviyorken ne yapabilirim!
“Eğer ödevlerinizi bitirirseniz bir tane vereceğim.”
Kaşımı çattım. Bu yaşta olduğumdan ne zaman, ne kadar istiyorsam yiyememem çok üzücüydü ama hem de böyle küçük ve saçma bir konu yüzünden bu kadar üzgün hissettiğim için utanmıştım.
Lily odamdan çıkmak için kapıya yürüdüğünde ödevime döndüm. Ama Lily’nin mırıldanmasını duydum.
“Biraz önce sepetin boş olduğunu gördüm. Şimdi de çürükler olabilmesinden endişeliyim.”
Hayır, bekle! Ben o kadar çok yemedim! O ben değilim! Yemin ederim! Ben değilim!
“Lil……”
“Yine de ev ödevini iyi yapıyorsun. Aferin, prensesimiz.”
Karamsar çocuk ifadesiyle Lily’nin gülümseyip ayrılmasını izledim.
Çikolata dolu sepet boştu da ne demek? Geçen sefer birkaç tane aldığımda hala kalmıştı.
Huh, huhhhh?! Çikolatalarımı kim yedi? Kim? Hangi hizmetçi abla? Vay be, hiç onları küçük bir çocuğun şekerlerini çalacak kişiler olduğunu düşünmemiştim. Wahh. Çikolatalarım. Ve Lily hepsini benim yediğimi düşünüyor!
Doğru değildi ama çikolataya olan sevgimle kimseyle tartışamazdım, hiç kimse bana inanmazdı.
Kontes Eloise’in verdiği deneme ödevini bitirdim ve Lily’den biraz övgü ve çikolata kazandım.
“Ne çiziyorsunuz prenses?”
“Aptal Felix! Bu dünyanın en güzel kişisini, Lily!”
Karnımın üstünde uzanırken resim yapıyordum.
Resim yapmak benim yaşımdaki çocuklar için iyi bir terapiydi.
Açıkçası resmimdeki kişi sormaları gerekecek kadar berbat çizilmişti ama ben bu günlerde Felix’e çok kızgındım. Aptal kelimesi kazara ağzımdan çıkıvermişti.
“Ah, bunu biliyorum. Bu majesteleri, değil mi?”
Felix’in modu çizdiğim diğer kişiyi görene kadar düşmüştü.
“Biip! Yanlış.”
Heh. Aslında doğru.
“Bunu sana vereceğim, Felix abi.”
Felix yavaşça kâğıdı eline aldı ve kâğıttaki resmine baktı. Sonra bunun inanılmaz olduğunu ifade edercesine konuştu.
“Bu ben miyim acaba?”
Bekle, ‘acaba’ da ne demek? Bu ‘acaba’ çok iyi çizen benim için mi yoksa o kadar çirkin ki bu çizimin o olduğunu ret mi ediyor?
“Gerçekten……. Gerçekten, çok teşekkür ederim prenses! Bunu en sevdiğim hazinem olarak saklayacağım.”
Hmm hmm, bu kadar duygusal olmaya gerek yok.
“Lily, Lily! Bu da sana hediye.”
“Amanın. Ben bu kadar güzel miyim?”
“Yeryüzünden gökyüzüne kadar tüm varlıklardan daha güzel!”
Ayrıca diğer yanımda bizi izleyen Lily’e de hediye olarak kendi resmini cerdim verdim. Bakalım. Şimdi de o p*ç Claude’u çizme zamanı geldi. Mırıldanarak Claude’u çizmeye başladım. En çirkin seni çizeceğim. Rica ederim.
“Eğer hediye olarak bunu alırsa majesteleri mutlu olur.”
Uhh, hayır? Bunu ona vermeyeceğim. Onu çirkin çizdiğim için beni öldürmeye gelebilir. Ayrıca, bunu kabul etmeyecektir zaten.
“Bitti!”
“Bu resinde Majesteleri ve prenses birlikte oyun oynuyor, değil mi?”
Hayır, bu benim Claude’a uçan tekme attığım bir resim. Stresimi bu yolla atmam zavallıca olabilir ama daha iyi bir yol yok.
Bakalım. Çizilecek başka insan kaldı mı ki? Renkli kalemi sıkıca tutarak bir süre düşündüm ve aklıma gelen birini çizmeye başladım.
Ama yuvarlak bir kafa çizmekten ileriye gidemedim. Umm. Yani, saç ve göz bu renk….. ve saçı da… bu uzunlukta belki? ya da bu uzunlukta mı?
“Lily, Lily.”
“Evet, prensesim.”
Kendi başıma bir süre düşündükten sonra Lily’e seslendim.
“Annem nasıl görünüyordu?”
Her şey bir anlığına durmuş gibiydi.
“Annemi çizmek istiyorum ama Athy anneciğinin yüzünü bilmiyor.”
Felix ve Lily donakalmıştı ama kısa bir süre sonra sözlerimle bilinçlerini geri kazandılar.
“Annemin saçı Lily gibi dümdüz müydü? Yoksa dalgalı mı?
Lily hemen gülümsedi ve cevapladı.
“Açık altın rengi ve aynı prenses Athanasia gibi okyanus gibi dalgalı saçları vardı, prensesim.”
“Hehh. Bu kadar uzun muydu?”
“Bundan biraz daha kısaydı.”
Yüzünün şekli, kâkülleri, gözünün yeri ve boyu gibi sorular sordum ve Lily hepsini benim için anında cevapladı.
Felix konuşmamıza katılacak zamanı bulamadığı için bizi izlemeye devam etti.
Hmm. Harika. Şimdi onu çizebilirim sanırım.
Şekli zihnimde belirirken renkli kalemlerle çizmeye başladım.
“Çok güzeldi. Tıpkı prenses Athanasia gibi.”
“Athy gibi mi?”
Zaten biliyordum ama Lily Diana’yı gerçekten seviyor gibiydi. Bana onu hayal eden gözlerle bakıyordu.
Her neyse, Sevimli Prenseste çok çok güzel olduğunu betimlemişlerdi ve ne kadar güzel olduğunu merak ediyordum.
Tabii ki, insanlar Diana’ya gerçekten çok benzediğimi söylüyorlar ama yüzünü bebek yüzümle hayal etmek çok saçmaydı.
Ah, şimdi düşündüm de,O duygusuz ve soğuk Claude bile ona âşık olmuş ve bebek prenses olmuştu.
Hmm. Yani, o kadar güzel…
“Ben de onu görmek istiyorum.”
Wahh. Çok merak ediyorum,onu görmek istiyorum!
Onunla bir kez yüz yüze gelmek istiyordum ama yapamamam utanç. 10 yıl sonra aynaya baktığımda Diana’yı görebilirim ama tabii o zamana kadar yaşayabilirsem. Hüü.
“……”
“……”
…… Hmm? Burası biraz tuhaf değil mi? Bu ağır sessizlik de ne?
Hiçbir şey bilmeden kafamı kaldırıp baktım ve yüzlerine baktım. Lily ve Felix bana çok tuhaf suratlar yapıyorlardı.
Felix bir şey söylemek istiyormuş gibi ağzını açıp kapattı ama sonunda tek kelime bile etmedi, Lily ise hafifçe titrereyerek paniklemişti.
Ve sonra sebebini anlayabildim.
Bekle, Diana’yı görmek istediğimi sesli mi söyledim……?
Eğer öyleyse bu durum anlaşılabilirdi. Daha önce hiç tanışmadığı annesini görmek istediğini söyleyen beş yaşındaki bir çocuğu görmezden gelemezlerdi. Şey… bilerek böyle davranmanız için yapmadım!
Kıkırdamaya başlamadan önce iki kez göz kırptım.
“Abi ve Lily’nin yüzü garip görünüyor!”
“……”
“Dün okuduğum hikâye kitabındaki yuvarlak gobliler gibi!”
Bu yüzleri silebilir misiniz? Sizinle dalga geçiyorum şuan. Bu gariplikle ne yapacağız! Ahh, saklanmak istiyorum.
“Mmm, çizmek eğlenceli değil artık. Dışarıda oynamak istiyorum.”
Off. Bu şekilde daha fazla devam edemem. Kaçmalıyım!!
Bu baskıya daha fazla katlanamadım, bu yüzden kâğıt ve renkli kalemleri bırakıp ayağa kalktım.
“Prenses……”
Lily ve Felix bana seslendi ama ben sadece işler daha da garipleşmeden önce hızlıca odadan ayrıldım.
***
Geçen gün olan olayın ardından ikisi etrafımda birkaç gün boyunca dikkatli davrandılar. Elbette, göstermemeye çalışıyorlardı ama ben sıradan beş yaşında bir çocuk değilim, anladınız mı?
Ama görmezden geldim. Demek istediğim, görmezden gelmekten başka ne yapabilirdim. Eğer Diana’yı açıklamaya başlarlarsa gerçek annem olmadığından sadece tuhaf olacaktı. Yani sadece her zamanki gibi davranmam gerek. Offf.
İkisi ara sıra konuşmak için beni durdurdular ama ben sadece parlakça gülümsedim ve uzaklaştım. Şimdilik vazgeçti gibiler.
Ama bugün öğle yemeği için giden Felix bir saat sonra odama geldi Lily’i aradı.
“Obelia’nın tarihi” isimli kitabı okuyan benden sessizce uzaklaştılar.
Dur biraz…. Sırtımda hissettiğim garip şeyle titrediğimi hissettim. İçgüdülerim bana o ikisinin konuşmasının önemli olduğunu söylüyordu. Ayrıca eğer bir şeyler yanlış giderse çok tehlikeli olabilir de!
Sandalyeden yere doğru atladım ve sessizce Felix ve Lily’nin girdiği odanın kapısına doğru yürüdüm. Neyse ki Lily kapıyı hafifçe aralık bırakmıştı ki böylece onları duyabiliyordum.
“İmparatorun sarayında hiç video olabilir mi diye sordum ama hiç olmadığını söylediler.”
“Öyle mi… Yazık olmuş.”
Ama Felix’in bahsettiği video saklama büyüsü oldukça ilgimi çekmişti.
Ah, doğru. Burada büyü var! Büyüyü kendi gözlerimle görebilmek en büyük hayalim olabilir! Bunu tamamen unutmuştum. Delinin teki tarafından öldürülmemeye çalışmakla çok meşguldüm.
Video depolama taşları, otuz saniye boyunca kişinin görüntüsünü saklayabilen büyülü bir eşyaydı. Sarayda bir büyücü olsaydı, kesinlikle bir tane yaratabilirdi.
Diana’nın içinde olduğu hiçbir şey yok gibi görünüyordu. Belli değil mi? Ne de olsa o sadece Claude’un önünde dans eden biriydi.
Ama Felix sanki onun hatasıymış gibi hayal kırıklığına uğramış gibiydi.
“Prenses Athanasia’nın Bayan Diana’yı görmesini gerçekten istemiştim.”
“Efendi Robane…”
Daha önce de anlamıştım, ama Felix’in Diana’yı Lily’nin onu sevdiği kadar sevdiğini düşünüyorum.
Yine de çok garip. Diana, Claude ile bir gece geçiren ve daha sonra Yakut sarayından giden bir kızdı.
Lily ve Diana’nın dostluğunu biliyordum ama Claude ve Felix’in Diana’ya tepkisini gördüğümde bir şeylerin yanlış olduğunu hissettim.
Ancak bu düşüncenin yerini Felix’in sonraki söylediği sözcükler alacaktı.
“Majestelerine soracağım.”
Ha? Claude’a ne diyeceksin?
“Majestelerinin onunla olan anılarını bizzat göstermesi mümkün diye düşünüyorum.”
Lily daha sonra “Ah!” Neler olup bittiğinden emin değilim ama yine de konuşmalarını dinliyorum.
“Uzun zaman önce olduğundan, video depolama taşı kadar net olmayabilir ama eminim prensese Bayan Diana’nın görüntülerini gösterebilir.”
Bu sözlere şok oldum.
Neeeeeee?! Ş*refsiz Claude! Bunu gerçekten yapabilir mi? Yine de Sevimli Prenses’de böyle bir şey okuduğumu hatırlamıyorum. Çok fazla sinir bozucu olduğu için okumadığım bölümler var mıydı ki?
“Ama Majesteleri onaylayacak mı?”
“Prenses için. Ondan isteyeceğim.”
Hayır…Ama sorun bu değil.
Bekle bekle bekle! Bekle bir saniye! Bu abi deli mi? Sen, deli misin? Cidden siz bunu sorduğunuzda Claude ‘tabii ki olur!’ mu diyecek?!
Diana’nın Claude’un iyi tarafında olup olmadığını bilmiyorum ama ya beni nefret ettiği birini hatırlattığım için öldürürse ne olacak? Durum böyle olmasa bile, bana hiç faydası olmaz.
Bir süredir anlamıştım, ama Felix’in Claude’a karşı çekinmesi yok.
“Öyleyse hemen Majestelerine gideceğim…”
“Yapma!”