NovelTR BETA V1.0 [Erken Erişim] | Beta süreci nedeniyle hatalar görülebilir.

BÖLÜM 5

Bölüm 5 – Tanrının Seçilmişi

Davos zaten kalabalıklaşmış kamp koridorlarından yürürken korkudan birkaç kez tökezledi. Ancak çadırığın eşiğini açıp içeri girince garip yüz ifadeleri bürünmüş dört çift gözle karşılaştı.

Dışarının gürültüsüne kıyasla çadırın içerisi sessizdi.

“Davos, Genç Kiros… Öldü!” “Tahmininde haklıymışsın, gerçekten de ölmüş!” Dedi Olivos.

“Diğerlerinin dediğini duydum bile.” Davos sinirlerinin yatışmasını bekleyip yatağına oturdu.

Hielos yoldaşı Davosa iyice bir baktı, aynı köyde doğmuş ve yaşamış hemşerilerdi, birbirlerini tanırlardı. Ama o an Davos ona garip bir his veriyordu, “Antonios az önce çadıra girdi ve Genç Kiros’un yaveri Ariaeus’un, Genç Kiros’un savaşta öldüğünü bildirmek için birini yolladığını söyledi. Dağılan askerleri bize katılmaları için toplamaya çalışıyor.”

“Davos, dün gece beni uyutmadığın için seni dövesim var. Ama haklı olmanı beklemiyordum!” Matonis utançla kafasını kaşıdı.

“Şimdi ne yapmalıyız?” Giorgris’in sözleri çadırdaki herkesin yine garip bir yüz ifadesiyle Davos’a bakmasına neden oldu.

Davos neler olup bittiğini anlamaya çalışırken Olivos sabırsızlıkla konuştu, “Birşeyler desene! Hades sana başka nasıl kehanetler yolladı?”

Davos şaşkınlıkla onlara baktı. Ancak o zaman neden bu kadar garip davrandıklarını anlayabildi; onun Hades tarafından seçildiğini düşünmüşlerdi.

Genç Kiros’un ölüm haberi Hielos’un kulaklarına vardığında Davos’un haklı çıkmasına şaşırıp onun hakkında konuşmaya başladılar. Herkesin görüşlerini aldıktan sonra, hemen hemen herkesin en küçük arkadaşlarının komadan uyandıktan sonra farklı bir insan gibi eski hal ve hareketlerinden farklı davrandığını ve konuştuğunu düşündüğünü görünce şaşırdılar. (Davos dün gece pek konuşmasa da, modern bir insanın mizacı ve tavırları doğal olarak eskilerden oldukça farklıydı.)

Bu yüzden Davos’un Hades’le görüşüp yaşayanların dünyasına geri dönmek için ondan yardım alacak kadar şanslı olduğunu düşündüler. Dahası, uyanışı da biraz korkutucuydu, onu savaş alanında bulduklarında ne yaparlarsa yapsınlar uyanmamıştı, sonra bir anda gözleri faltaşı gibi açılmıştı.

Herkes çaresiz hissederken “Tanrının yardımını alan” bu arkadaşları canlarını kurtarmaları için tek yolları haline gelmişti.

Davos eline böyle bir fırsat geçmesini ilginç buldu. Çünkü bu cahiliye döneminde, Yunanlılar tanrılar konusunda Persler kadar batıl olmasa da Yunan tanrıları yaşamın her yönüyle yakından ilişkiliydi. Ama Davos bu olayı kendine pay biçmeye cesaret edemedi

çünkü böyle bir tarihsel olayın var olduğunu biliyordu ama sürecine tam olarak hakim değildi.

“Ne kehaneti! Ben sadece olabilecek en kötü sonucu düşünmeyi seviyorum, ancak bu şekilde tehlikeli durumlara karşı hazırlıklı olabilirim.”

‘En kötü sonuç mu! Senin önceden nasıl biri olduğunu bilmiyoruz sanki. Dövüşmekten başka bir şey bilmeyen saf bir çocuğun tekiydin! Aynı çocuk aklı selim düşünebilen birine mi dönüştü? Tanrının seçilmişi değilsen konuşman bile nasıl değişmiş olabilir?! Hades gerçekleri gizli tutmasını tembihlemiş olabilir mi?!’ Diye düşünerek anlayışla birbirine baktı dörtlü. Anne babalarının çocukluktan beri anlattıkları, tanrıların kaprisli halleri ve tabularından bahseden hikayeler onları etkilemişti. Bu yüzden kendi güvenlikleri için soru sormayı bırakıp beklentiyle ona bakmaya başladılar.

Bakışları, Davos ilk köy memuru olduğu zamanlarda bir üniversite mezununun geleceklerini değiştirmesini uman yoksul köylülerin bakışlarını anımsatıyordu. Tıpkı onlar gibi ne yapacağını bilmiyordu. Davos içinden iç çekti. Ama birden aklına dank etti, “Aranızda Ksenofon’u¹ tanıyan var mı?”

Dördü birden başını salladı.

“Ksenofon bize yardım edebilir mi yani?” Olivos sormadan edemedi.

Davos bir şey demek yerine sadece gülümsedi. Kimsenin onun hakkında bir şey bilmemesine şaşırdı, internette okuduklarına göre Ksenofon dönüşe liderlik etmişti ve bunun hakkında bir kitap yazmıştı, paralı asker liderlerinden biri olmalıydı!

“Bu Ksenofon nereli? Bizim birlikten biri mi?” Diye sordu Hielos.

“O…muhtemelen…atinalı olmalı.” Davos en azından Ksenofon’un doğum yerinden emindi. Sonuçta Ksenofon bir antik batı yazarı, askeri bir stratejist ve Sokrates²’in öğrencisiydi.

“Vaktim olduğunda gidip diğer birliklerden birilerine sorarım.” Dedi Hielos.

“Umarım Clearchus’un emrinde değildir! Aksi takdirde onu bulamayız!” dedi Giorgris. İki lider, Clearchus ve Meno’nun arası öyle kötüydü ki altlarındaki paralı askerler bile birbirlerinden nefret ediyordu.

“Yalnızca bir kavga değil mi bu ya? Dövelim gitsin! Biz Teselyalılar kimseden korkmayız!” Dedi Matonis gaza gelerek.

“Kim kimi dövüyormuş?” Çadının ağzı açıldı ve içeri biri girdi – Antonios.

Bedeninin hafızalarına bakarak bunun müfreze liderleri olduğunu biliyordu Davos. Ancak çadırdaki kimse ayağa kalkıp selam vermedi, oturup yatmaya devam ettiler. Sonuçta hepsi paralı askerdi, savaş dışında onların üstünde hiçbir yetkisi yoktu.

“Şakalaşıyoruz.” dedi Hielos.

“Dışarıda o kadar kargaşa olmuş siz burada çene çalıyorsunuz yani, güzel! Çok güzel!” Dedi Antonios yarı kastederek.

Çadırdakilere baktı ve Hielos’a seslendi, “Meno benden manga komutanlarını bilgilendirmemi ve kardeşlerimizi teselli etmemi istedi. Genç Kiros öngörülemez bir şekilde hayatını kaybetti, ama neyse ki ordusu hala yerli yerinde, üstünlük de bizde ve Persler dezavantajlı durumda. Bu durum hala değişmedi. Yarın Genç Kiros’un yaveri Ariaeus ile görüşeceğim, en az 30 bin askerimiz

olacak! O zaman Pers Kralı’nı bir kez daha yenip kendimize çok daha fazla fayda kazanacağız. Belki de… belki de yeni bir Pers Kralı’nı destekleyeceğiz!”

Antonios şaşkına dönmüş ifadelerinden hoşnuttu ve geri dönmeye hazırdı ki Hielos kolundan tuttu, “Kardeşlerimizi teselli etmek iyi güzel de karınlarını da doyurman lazım! Dün gece herkes biraz çiğ at eti yedi ama hala herkes aç! Mersis’ten de hala haber yok. Eğer karınlarını doyurmazlarsa neler olacağını garantileyemem!”

“Evet! Aynen öyle! Bir şeyler yemezsek ayrılırız!” diye bağırdı Herkes.

Antonios karnını okşadı ve “Ben de açım ve karnım gurulduyor.” dedi utançla. “Tüm askeri kampın yiyecek sıkıntısı var. Meno, Mersis’in bu duruma bir çare bulmasını istedi, bunun yanında kendi de Proksenus’un³ yanına gitti, duyduğumuza göre onun kampı dün çok daha az kayıp vermiş. Ama bir şeyler verseler bile herkese yetmeyecek, bir günlük dayanalım!” Antonios lafını bitirdiği gibi çadırdan fırladı.

Hielos iç çekti ve “Ben bir gidip diğer çadıra bakacağım.” dedi. Ve o da dışarı çıktı. “Hielos bir manga komutanıydı ve 9 kişiye liderlik ediyordu, diğer 5 kişi yan çadırdaydı.

Davos geçmişi ve şimdiki yaşamı arasında kafa karışıklığı yaşarken aç olduğunu bile farketmemişti. Herkesin dertlerini dinlerken kendi karnı da guruldamaya başladı.

Ancak tek yapabileceği enerji tüketimini olabildiğince azaltmak için diğerlerini taklit edip kendini koyun yorganlarıyla örtüp ‘yatağı’na yattı.

1. Ksenofon: uzun yıllar Anadolu’yu işgal eden “On Binler” ordularında bulunmuş, çoğunlukla İranlıların askerî eğitim ve öğretim düzenleriyle ilgili görüşlerini yazmıştır. Anabasis adlı eseri ilk aşamalarda alan rehberi olarak Büyük İskender tarafından İran seferlerinde en önemli kaynak olarak kullanılmıştır.

2. Sokrates: Batı felsefesinin kurucularından biri ve Batı etik düşünce geleneğinin ilk ahlaki filozofu olarak tanınan klasik bir Yunan (Atinalı) filozoftu.

3. Böotya’lı Proksenus: Ksenofon’un arkadaşı.

ÇN: 1. bölümdeki Genç Cyrus’ları Kiros ile değiştirdim.

Yorum

error: İçerik korunmaktadır!!

Ayarlar

Karanlık mod ile çalışmıyor
Sıfırla
Germany VPS Diaetolin Anime Öneri webtoon oku manga oku manga oku webtoon oku was wiegt ein baby care can dogs eat bodrum escort sweet bonanza deneme bonusu veren siteler casino siteleri bonus veren siteler casino siteleri bedava bonus 1xbet bedava deneme bonusu veren siteler ifşa link his taşı deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu casino siteleri deneme bonusu veren siteler komiku