“Kralın ordusu geliyor! Kralın ordusu geliyor!!…” Bir keşif süvarisi uzaktan Farsça ve Yunanca defalarca bağırarak dörtnala koştu.
Dinlenmek için durmaya hazırlanan askerler tedirgin oldu.
“Patikias, doğruyu mu söylüyorsun? Artaserhas gerçekten geliyor mu?!” Az önce attan atlayan süvariyi gören Genç Kiros¹ hemen sordu.
“Evet, Ekselansları. Artaserhas² geliyor! Artagasslar da burada! Ve o… Lanet Tissaphernes³ de burada!!” Patikias nefesini tuttu ve kısık bir sesle konuştu.
“Çok iyi, dostum! Çok iyi! Sonunda burada!” Genç Kiros heyecanla atından atladı ve hizmetçisi göğüs plakasını giymesine yardımcı olurken yaveri Ariaeus’a seslendi, “Tüm orduya haber ver ve savaşa hazırlan!”
“Tabii, Majesteleri!” Ariaeus⁴ hızlıca ulağa seslendi, “Hemen Yunanlılara haber verin, ve hızlıca sağ tarafımıza dizilin! Çarpışmaya hazırlanın!”
Ulak hızla uzaklaştı.
Ariaeus, tüm Pers komutanları da çağırdı. Genç Kiros merkezdeki 800 süvarileri kendi yönetirken onların da sol kanattaki askerlere önderlik etmelerine izin verdi.
Artapatus dikkatlice sordu, “Düşman sayısı kaç?”
“Yaklaşık 60,000… veya 80,000…” Gördüklerini anımsarken Patikias’ın gözlerinde hafif bir korku belirdi.
“O kadar çok mu!!” diye korkuyla haykırdı etraftakiler.
“Haha! Korktun mu? Dostum.” Genç Kiros yaklaşarak Patikias’ın üstünün terli ve tozlu olmasına aldırmadan ona sıkıca sarıldı. Sonra da döndü, atına bindi ve seslendi, “Dostlarım, korkuyor musunuz?!”
Tabii ki Genç Kiros’un takipçileri birbiri ardına cesaretlerini ifade etti.
“Artaserhas’ın daha fazla askeri de olsaydı sonuçta pısırık Artaserhas bu! Unutmayın, küçük bir köpek bile onu korkudan işetir!” Genç Kiros’un kaba sözleri etrafındakileri güldürdü.
“Ve siz varsınız! Ordum da! Birlikte büyük Atina’yı yendik! Bizi Fars’ta tekrar tekrar yenen Atina’yı!” Genç Kiros tek tek etrafındakileri süzdü ve herkes göğüslerini gerdi.
“Cesur Yunanlılar hala bizimle! Bizimle yanyana savaştılar!” Genç Kiros sağ tarafında yavaşça düzene giren ağır Yunan Piyadelerine baktı. Baktıkça daha da kendinden emin hissetti, “Biz durdurulamayız! Biz yenilmeziz!”
“Zafer için!” diye önce Artapatus bağırdı, ardından da birbiri ardına hepsi, “Zafer için!”
Morallerin yüksek olduğunu gören Genç Kiros sağ elini kaldırdı, “Dostlar! Savaşçılar! Bu zaferden sonra, Yüce tanrı Mazda’ya yemin ederim ki, dostluğunuzun ve bağlılığınızın karşılığını vermek için elimden geleni yapacağım!”
“BÜYÜK Kiros!” Kimse bağıranın kim olduğunu bilemedi. Aniden, taşkın gibi bir bağırış yükseldi.
**********
“Hey, Matonis. Bir şeyler mi oluyor?” Davos önündeki askerin omzuna vurup sormadan edemedi.
“Kaç kere soracaksın? Hayır! Hayır!” Matonis sol eliyle terli ensesini silerek öfkeyle seslendi, “Düşman neden hala gelmedi? Güneş tam tepeye çıktı bile! Biraz daha beklersek sıcaktan pişeceğiz!”
“Matonis senin etin pişse bile koklamak istemem. Bugünlerden birinde et yerken kusarım.” Yanındaki bir askerin alaycı lafı askerler arasında kahkahaya neden oldu.
“Kes lan! Olivos seni yavşak, eğer elini ağzına sokup kendi etinin tadına baktırmamı istiyorsan konuşmaya devam et!” Kalın kollarını sallayarak sertçe tehdit etti Matonis.
“Ay, nasıl da korktum!” Olivos korkak bir tavırla etraftakileri tekrar güldürdü.
“Herkes ayağa kalksın ve ses çıkarmayı bırakın! Meno⁵ geliyor! Hielos’un lafı bittiği gibi sert bir ses geldi, “Veletler, siz burayı ne sandınız! Ailenizin yemek masası mı?”
Başlığında kırmızı bir tüy bulunan endamlı bir asker meydanda dikilerek onları azarladı, “Savaş alanı burası! Eğer elinizden geleni yapmazsanız Hades sizi ziyaret etmekten mutluluk duyar!”
“Şom ağızlı Meno!” Askerlerden biri bağırdı.
“Kim dedi onu?! Hemen karşıma çık!!!” Hepsi, Meno’nun karşılarında öfkeyle bağırıp zıplamasını görmekten mutlu oldu ve kahkaha attı.
Sonra biri yüksek sesle bağırdı, “İleriye bakın!”
Askerler ileri baktı. Kısa sürede yüzlerindeki gülümsemenin yerini panik aldı.
Görünürdeki her yeri toz ve duman bürümüştü, tepeleri, evleri, ağaçları…
Bir süre sonra duman ve tozun arasından giderek kalınlaşan ince siyah bir çizgi belirdi.
Kısa süre sonra daha askerler gelen düşmanı zar zor çıkarabilirken gözalıcı güneş ışığının altında sayısız ışık parlamaya başladı.
Zırhlar, mızraklar ve kalkanlardan yayılan o soğuk ışık, gece gökyüzündeki sonsuz galaksiye benzerdi. Atılan adımların, bağırışların ve at kişnemelerinin oluşturduğu ses dalgası bir heyelana dönüşüp bırakın insan bacaklarını, toprağı bile titretiyordu.
Tam Olivos kendini bayılacak gibi hissederken Hielos’un bağırdığını duydu, “Çarpışmaya hazır!”
“Çarpışmaya hazır!”
“Çarpışmaya hazır!”
Yunan paralı askerler miğferlerini giydi, sol omuzlarında asılı kalkanlarını çıkardı, mızraklarını ellerine aldı ve kalkanlarına vurmaya başladı.
“Buum! Buum! Buum!…” Ortaya çıkan yüksek ses Olivos’a kendinin de güçlü bir orduda olduğunu hatırlattı ve morali hızla yerine geldi.
**********
Pers Kralı’nın ordusu hala yavaş ve düzenli hareket ediyordu. Savaş arabaları en önde, onların arkasında zırhsız okçular, onların ardından hafif süvariler ve en arkadan da uzun-kalkanları ve mızraklarıyla piyadeler, sparabaralar⁶. Ağır süvariler ikiye ayrılmıştı, bazıları Pers Kralı’nı korurken, bazıları da ordunun en sağındaydı…
Göz alabildiğine uzanan Pers ordusu fırtına öncesi kalın bulutlar gibiydi, yavaşça yaklaşan ve insanı boğan.
**********
O sırada Genç Kiros takipçileriyle birlikte sağa sola at sürüp tüm Yunan paralı asker liderlerine emirler yağdırıyordu…
Sürekli tezahüratlarla Yunan ordu düzeninin en sağına ulaştı ve çağlayan Fırat nehrini bile görebiliyordu.
“Sana saygılarımı sunarım, Ekselansları!” Clearchus⁷ askeri bir selam verdi.
Genç Kiros en güvendiği Yunan’a baktı, ardından Pers Kralı’nın ordusunun merkezini gösterdi ve dedi, “Savaş başladığında adamlarını doğruca düşman merkezine götürmeni istiyorum. Artaserhas’ı öldür, bu savaşın zaferi bizim olmalı!”
**********
Çevirmen Notu:
Selam, ben Maybed. Lütfen düşüncelerinizi belirtmekten ve eleştirmekten çekinmeyin. Hatalarımı veya önerilerinizi yazmanızı isterim. Çok sevdiğim bir novel bu, umarım siz de seversiniz.
1- Genç Kiros, Pers İmparatorluğu’nun II. Darius’un oğlu ve II. Artaserhas’ın kardeşi.
2- II. Artaserhas MÖ 404 ve MÖ 358 yılları arasında Pers İmparatorluğu’nun kralı.
3- Tissaphernes Lidya satrapıydı(bölge yöneticisi).
4- Ariaeus, Genç Kiros’un yanında savaşan bir Pers komutan.
5- Meno, Genç Kiros’un yanında paralı asker olarak savaşan Yunan komutanlardan biri.
6- Sparabara- Ahameniş Pers İmparatorluğu’nun ön saf piyadeleriydi.
7- Clearchus, Genç Kiros’un yanında çalışan başka bir Yunan komutan ve paralı asker.