Kendimi yatağa sırt üstü bıraktım.
“Hah… Yoruldum.”
İsaac ın yemeğini yedirdikten sonra kalacağı yerle ilgilenmem gerekti. Köle olduğu için malikanenin dışında rahat edebileceği bir oda ayarlatabildim. İsaac için temiz kıyafetler istedim. Ayrıca yaralarına pansuman icin doktor çağırdım.Tabiki bunlarla benim adıma Mary ilgilendi. O an gaza gelip her zaman yedireceğimi söyledim ama bunu yapabilirmiyim ki!Koskoca adam benim elimden yemek mi yiyecek? Bide bunun sabah, öğle ve akşam yemeği var.Ahh… başıma bela aldım. Biri bizi görse ne der? Özellikle dük ve arjen… Bir ürperdim. Simdiden bakışları ve söyleyecekleri aklımda canlandı. Kesinlikle çok dikkatli olmalıyım. Asıl sorun isaac ı ne olarak yanımda tutacağım. Tabiki dük ve arjenin karşı çıkamayacağı birşey olmalı.
“Pfftt..”
Aniden güldüm. Sanki metresini karısına yakalanmadan yanında tutmaya çalışan adamlar gibi hisettim. Ah..ah.. Ağlanacak halime gülüyorum resmen. İsaac a direk lütfen beni öldürme mi desem? Kendi kendimi alkışladım. Evveet.. az bir sempati duyduysa bile bundan sonra duymaz. Sonzuza dek kaybederim. Belki bir dahaki görüşmemizde karar veririm. Ahh.. bide dük ve arjen öğrenmeden onlara ilk ben açıklama yapamlıyım. Burdaki hizmetçiler benden pek haz etmedikkeri için hemen yetiştirebilirler. Yapacak çok iş var…Aniden bir uyku bastırdı. Yavaşça gözlerim kapandı.
“Yorucu bir gün müydü?”
Sesin geldiği yöne gözlerimi araladım.
“Hı? Navi?”
Yine tepemde uçan büyük yeşil gözlerle karşılaştım .Bir kaç gündür görmediğim için şaşırdım.
“Nerelerdeydin? Son görüşmemizden beri hiç görünmedin.”
Dedim ve yatakta doğrulup oturdum.
” Seni uzaktan izliyordum. Bilerek yanına gelmedim. Dikkatli olmalıyız Meyra.”
“Anlamadım. Yanıma gelmenle ne alakası var.”
İdrak edemediğim için yüzümü buruşturarak dedim.
“Hah.. Evin içinde büyücü olup olmadığını bilmiyoruz. Büyücüler beni manamdan dolayı fark edebilirler.”
Keyifsiz bir suratla söyledi navi. Evimde bile diken üstünde oturmam mı gerekiyor? Büyücü olan birinin evimde olmasının bir nedeni yok.Malikanede hizmetlilerden başka ben, dük ve arjen var. Büyü kullanabilen biri olsa Arjen(Kara şövalyelerin kaptanı olduğu için) olurdu ama onuda hiç büyü yaparken görmedim. Belkide Navi fazla abartiyor.
“Hmm.. peki dediğin gibi olsun. Hah. Şu isabellanın ölümüne sebep olan köleyle ilgilendim. Nasıl bulduğuma inanamayacaksın çünkü bende inanamadım isabellanın kölesiymiş.”
Hayret ederek dedim. Navi duyduğuna şaşırdı.
“Köle yüzünden miydi?”
“Evet de sen İsabellanın nasıl öldüğünü bilmiyor musun?”
Dedim şaşkın bir şekilde. Beni çagirian naviydi. Nasıl bilmez ki.
“Bana gelecekte isabellanın öleceği ve kaderinin çoktan yazıldığı söylendi. Kader yazısını okuyan kişiyi yani seni onun sayesinde çağırdım.”
Acı bir ifadeyle söyledi navi. Bu beni şaşırttı. Baştan sona kadar herşeyi biliyor zannediyordum. Yani geleceği bilen tek kişi ben miyim? Bir dakika..
” Söyledi dedin navi. Kim söyledi?”
Merakli bakışımla direk naviye baktım. Navi birşey diyecekmiş gibi ağzını araladı ama sonra kapattı. Yüzünde hüzünlü bir ifade oluştu.
“Beni yapan kişi…”
Diyebildi sadece. Periler ağlar mı bilmiyorum ama naviye dokunsam ağlıyacakmış gibiydi. Ne kadar yarasını deşer gibi olsada öğrenmeliyim.
“Navi -”
Tık.tık.tık.(Kapı çalma sesi) Bir anda ürktüm.
“Leydim. Müsaitseniz girebilir miyim?”
Mary nin sesi. Ama eğer girerse naviyi… görebilir diyecektim ki etrafıma bakındığımda navi çoktan ortadan kaybolmuştu. Rahat bir nefes verdim.
“İçeri gel mary.”
“Kiminle konuşuyordunuz leydim?”
Dedi. İçeri girdikten sonra kapıyı ardından kapatırken etrafına bakındı.
“Aha..ahah.. Kendi kendime konuşuyordum. Biliyorsun konuşacak arkadaşım olmayınca çareyi kendimde buldum. Haha..”
Beceriksizce gülümsedim. Umarım bana deli gözüyle bakmaz. Mary e baktığımda yüzünde üzgün bir ifade vardı. Neden üzgünsün? Yoksa arkadaşa sahip olmadığımı söylediğim için mi? Hadi ama.. bunun icin endişelenme.
“Ehem.. aslında kendimle konusmak yorucu. Bir dahakine benimle sohbet edermisin Mary?”
Dedim gülümseyerek. Marynin sevinçten gözleri parladı.
“Çok isterim leydim. Ne zaman isterseniz.”
Dedi sevinçle.Gülücükler saçıyordu. Ahh mary.. seninle ne yapacağım ben. İstemsizce gülümsedim.
“Akşam yemeği vaktinin geldiğini söylemek için geldim.leydim”
“Şuan hiç iştahım yok mary.”
“Dük özellikle katılmanızı istedi.”
Tam mızmızlanıcaktım ki mary nin son dediği irkilmeme neden oldu. Neden özellikle çağırdı ki şimdi? Yoksa isaac meselesini mi öğrendi? Yok artık ya. Daha gün bitmedi! Eger o hizmetçiyi bulursam varya…
“Tamam mary. Şimdi iniyorum.”
***
Yemek masasında herzaman ki gibi çıt çıkmıyordu. Önümdeki çorbadan bir kaşık içerken dükle arjene göz attım. Dük özellikle katılmamı istediyse önemli bir mesele olmalı. Niye hala birşey demedi? İsaac ı öğrendiyse ne diyeceğim? Ya..ya çarşıdaki haydutlar la kapışmamı öğrendiyse?!! Wahh! Tamamen unutmuşum. Ne diyeceğim peki?! Dük sinirlenirse neler olacağını kestiremiyorum. Ya döverse..evlatlığım diye kovmaz heralde..Böyle yusuf yusuf olmamıştım.
“İsabella iyi biliyor olmalısın.Çarşı-”
Dedi dük.
“B-ben değildim.”
Aniden düke bakıp cevap verdiğimde tedirginlikten ağzıma getirdiğim kaşığı doğru tutamadım ve çorba kaseye geri döküldü.Herkes şaşkın bir şekilde bana baktı.
” Ah.. özür dilerim.”
Beceriksizce çabucak peçeteyle kasemden sıçrayan çorbayı masadan ve üstünden sildim. Cidden ctok utanç verici! Korkudan elim ayağım tutmadı. Off off..
“Ben değildim de ne demek isabella?”
Sesin geldiği yöne başımı kaldırdığımda arjenle göz göze geldim. Yukundum. Kaşları çatık şekilde baktı. Bakışla adam öldürülseydi şuana kadar arjen tarafindan öldürülmüştüm. Gözlerimi kaçırdım.
“Aa.. şey…”
“Elbise ve mücevher almamanın nedeni sana olan davranışlarıysa senin hatan değil tabikide. Başka bir yerden sipariş edebiliriz. Sadece bana söylemen yeterli..”
Nazik ve durgun bir sesle dedi dük. Şaşkın bir ifadeyle düke baktım.
” Aa..anlaşamadığım doğru. Beni destekledigin için teşekkür ederim baba. Ama artık anladıkları dilden konuşacağım.Merak etme.”
Dedim ve rahatlıyarak bir nefes verdim. Evlatlığım diye göz ardı edildiğimi bilmesi kırıcı olsada bu durum beni kurtardı.Dükçüm nasıl böyle anladın bilmiyorum ama sana çok müteşekkirim.Göz ucuyla arjene baktım. Yüzünde hoşnutsuz bir ifade vardı.
“O zaman yaş seremonine kadar elbise ve takılarını almış ol.”
Dük mest olmuş sekilde dedi.Donup kaldım. Ne? Yaş seremonisi mi dedi? A-ama ben daha isaacla yakınlaşmadım bile. Hikayede julia yaş seremonisinde ortaya çıktıktan sonra isabella bir süre sonra ölüyordu. Ama tam olarak ne zaman olduğunu bilmiyorum!
“İlk ben kalkıyorum. ”
Peceteyle ağzını sildikten sonra dedi dük ve ayağa kalkıp odadan ayrıldı. Bende ayağa kalktım ve odadan çıkacaktım ki arjen kolumu tutup kendine çekti.
“Neler karıştırıyorsun? Babam yutmuş olabilir ama ben yutmadım.”
Bu belirsizliklerden dolayı öyle afalladımki etrafımdaki şeyleri idrak edemedim. Kafamı kaldırdığımda arjenin bakışıyla karşılaştım.
“Ne dedin?”
“Sen gerçekten iyi misin?”
Dedi. Boş bakışlarıma endiseyle baktı. Sorusu beni kendime getirdi.İyi olmalıyım . hayır. yani iyiyim. Kendine gel meyra. Olaylarla baş edebilmen icin kendinde olman lazım.
“Yoksa odanda yine bir sey-”
“Hayır hayır. İyiyim ben. Sadece yaş seremonisinde hangi renk giymeliyim diye düşünüyordum. Öyle dalmışım. Hehe.”
Beceriksizce sırıttım.Elimi kolumu tutan elinin üstüne koydum ve gözlerinin içine baktım.
“Sence hangi renk bana yakışır?”
Dokunmamla irkildi.
“Benimle dalga mı geçiyorsun?”
Öfkesini bastıran bir ifadeyle dedi arjen.Kendi kendime gülümsedim ve Arjene yakınlaştım.
“Tabikide hayır. Beni kadın olarak gördüğün için bana yakışanı bilirsin diye düşündüm. ”
Kulağına fısıldadım. Şaşkınlıktan kalakaldı.Evet arjen böyle birşey beklemediğini biliyorum.Ama soru yağmurundan kurtulmalıyım. Onun için bana kızma. Birden kolumu kurtarıp geri çekildim.
” Bir erkeğin gözünden fikir duymak yararlı olabilir. Debudantede guzel görünmek istiyorum kardeşim.”
Dedim masumane bir gulumsemeyle. Etrafımızdaki hizmetçilerin ağzına da laf vermemek lazım.Göz ucuyla hizmetçilere baktım. Resmen pür dikkat bizi izliyorladı.
“Ne istiyorsan onu yap! Beni ilgilendirmez.”
Kızgın ifadeyle çıkıştı ve bir hışımla arkasını döndü. Odadan ayrılmadan önce kulaklarının kızardığını gördüm. Arjen o an gözüme o kadar tatlı göründü ki kendime tokat atmak istedim. Sonuç olarak görev başarılı. Yuppii..(kendince seviniyor)
***
Mary geceliğimi giydirdi. Ve yatağa uzandım.
“Mary yaş seremonisine kaç gün var?”
” On gün kaldı leydim.”
“Sence on gün içinde kıyafet alışverişimi yetiştirebilir miyim?”
“Ah!! Leydim yeni eşyalar almaya mı karar verdiniz!”
Nerdeyse sevinçten yerinden zıpladı.
“..Evet.güzel görünmek istiyorum.”
“Merak etmeyin leydim. En yakın zaman da alışverişe çıkalım.Normalde bir ay önceden hazırlanmaya başlıyorlar. Ama önemli değil. Sizi balonun en güzel kızı yapacağım.”
Kendinden emin görünüyordu.
“Peki öyle yapalım. Sana güveniyorum.”
Gulumsedim. Sonra mary üstümü örttü ve elindeki şamdanla odadan çıktı.Kendimle baş başa kaldım.Saat dokuz ve uyumamı mı bekliyorsunuz gerçekten? Buradaki insanlar erken uyuyorlar.Bir gram bile uykum yok. Bide şu isaac meselesi var. Onunla nasıl iyi anlaşabilirim? Yanımda ne olarak çalışacak?Ahh!!Sinirden yatakta tekmeler attıktan sonra doğrulup oturdum.
“Bunların tek çözümü direk kendisiyle konuşmak .nokta”
Şimdi yanına gidebilirim.Konuşarak birbirimizide tanıyabiliriz.Ama bu saate uyuyor mudur ki? Yinede şansımı deniyeyim. Yataktan kalktım ve zorda olsa karanlıkta uzun ince sabahlığımı bulup üstüme geçirdim. Odadan çıktım ve dikkatlice merdivenlerden aşağı indim. Lütfen birisine yakalanmıyım. Lütfen.. Bahçeye çıkan kapının koluna tam elimi uzatmıştım ki kapı bana doğru açıldı. Refleks le kapının arkasına saklandım.
“Sencede küçük efendiyle leydi isabella daha yakın gözükmüyorlar mı?”
“Senin gözlerin kör olmalı. Daha bu akşam leydi isabellaya nasıl kızdığını görmedin mi?haha..”
İki tane hizmetçi kapı üstünde dedikodu yapıyorlarken ben eli göğsümde hoplayan yüreğimin sakinleşmesini bekledim. Aklım çıktı be! Sanşıma tükiriyim. Konuşacak baska yer mi bulamadiniz! Allah’tan halen beni fark etmediler. Kapının arkasından göz attığımda ayakta duran hizmetcilerin birinde şamdanlık oldugunu gördüm. Şunu bir söndürebilirsem gerisi kolay. Şanslıydım ki samdanlığı tutan kız benim tarafındaydı..
“Belki de haklısın .haha. Ya leydi isabellanın çorbayı nasıl dök- ahh!”
Kapının yanından geçerken çelme takmamla düştü. Eger kapıyı kapatmasına izin verseydim beni görücekti. Ama bunu hak ettin canım.ohh.
“Hey! İyimisin? ”
“Ayağıma birşey takıldı.Off! Mum sönmüş. Ne yapacağız?”
Acıyla yüzünü buruşturarak dedi ve şamdanlığı eline alıp ayağa kalktı.
“Kibrit bulmaya gideceğim. Sen burda dur-”
“Karanlıkta beni tek başıma mı bırakıcaksın.Olmaz. Bende geliyorum.”
“Hah.. peki.”
İki hizmetçi birbirine yapışarak kapıyı kapatmadan ilerlediler. Huhh.. bu yakındı.Hızlıca kapıdan dışarı çıktım ve isaac ın kaldığı barakanın yolunu tuttum.
Malikaneden iki dakikalık mesafede olduğu için çabuk vardım.Tahtadan ,cokta büyük olmayan bir barakaydı. Kapının önündeydim ve birden bir titreme geldi.
“Ayyh.. üşüdüm. Havanın soğuk olduğunu odamdayken fark edemedim.”
Kendimi sarıp ovuşturdum. Kapıyı tam tıklatıcakken durdum. çekindim. Çat kapı gelmem garip görünmez mi? Hem belki müsait değildir. Geri mi dönsem? Ahh .. hayır meyra. Yaş seremonisine az kaldı. İsaac la yakınlaşmalısın. Göriyim seni koçum. Derin bir nefes alıp verdim. Kapıya vurmamla açılması bir oldu. Bende , isaac da birbirimize şaşkınca baktık. Elim hala havadaydı.
“…leydi isabella. Bu geç vakitte burda ne işiniz var? Beni şaşırttınız”
Asıl şaşıran benim. Ya cok hızlısın ya da kapı önünde durma alışkanlığın var.
“Ehem.. yerleştin mi diye bakmaya geldim.”
Elimi indirdim ve ona baktım. Birşey demedi sadece bana baktı.
” Ee.. içeri davet etmeyecek misin?”
“Gercekten içeri girmek istediğinizden emin misiniz?”
Derken bir yadan gözleriyke beni süzdü.
“Evet. Ayrıca üşüdüm.”
Ellerimle kollarımı ovustururken dedim. İsaac elini saçına atıp karıştırdı.
“Ah.. peki. İceri geçin. Yinede geç bir vakitte genç bir erkegin odas-”
Hoşnutsuzca konuşurken kapının kenarına çekilmiş isaac ın yanından hızlıca içeri geçtim. Etrafa merakla bakınan bana şaşkınlıkla baktı . Yüzünde arsız bir gülümseme oluştu. Odanın içinde sadece bir yatak ve dolap vardı. Birde ısınması için bir şömine. Çok iyi bir yer olmasada zindandan iyiydi. Yatağın kenarına oturdum.
“Gece vakti geceliğinizle yatağıma oturuyorsunuz. Biraz duyarsız davranmıyor musunuz leydi isabella? Köle olduğum için beni erkek olarak görmüyorsunuz sanırım.”
Gevşekçe gulumsedi. Odanın ortasında dikilen kollarını bağlamış isaaca baktım. Biraz sinirlendim. Sırf köle diye onu insan dışı bir sıfata koyduğumu düşünüyor.
“Tabikide seni erkek olarak görüyorum. Yere oturmamı bek-”
“Hmm… Öyleyse buraya yaramazlık yapmaya mı geldiniz?”
Bana yaklaştı ve iki elini yatağa dayayıp üzerime eğildi. O kadar yakındı ki geriye eğilmek zorunda kaldım. Öyle ciddi bir şekilde baktı ki utandım. N-ne diyor bu !? Seninle yatmak için geldiğimi mi zannediyorsun?! Bu rüya olsaydı sorun etmezdim ama… Rüya değil işte.
“H-hayır. Sadece seninle konuşmaya geldim. Ayrıca ben senin efendinim. Benimle düzgün konuşmalısın.”
Gözlerimi kaçırdım ve kızarmış yüzümü çevirdim. İsaac bir kaç saniye bana baktıktan sonra geri çekildi ve yanıma oturdu.
“Hah.. Haklısınız. Peki benimle ne konusmak istediniz efendim?”
“İsabella. Bana ismimle seslen. Seni zindandan çıkardığından beri köle degilsin.”
Ciddiyetle dedim. İlk şaşkın bir ifadeyle baksada sonradan gülümsediğinde gözleri kısıldı.
“Peki. Leydi isabella.”
Sesi tok ve öyle duru ki her gün dinleyebilirdim. Zindandaki ne nazaran şuan çok farklı görünüyor. Üstünde vücuduna oturan ilk iki üç düğmesi iliklenmemiş beyaz bir gömlek ve siyah bir pantolon vardı. Yeni yıkandığı gri saçlarının nemli olmasından belliydi. Biri onu görse asla köle olduğunu tahmin edemezdi. Büyülenmiş gözlerle isaac a bakakaldım.
“Garip birisiniz leydi isabella.”
Dizine koyduğu kolunun eline yüzünü yasladı ve bana bakarak gevsekce gülümsedi. Sözüyle kendime geldim.
“Ehem..Neden oyley düşündün?”
“Önceden sadece kırbaç vurmak için yanıma gelirdiniz. Oysa şimdi bana çok iyi davranıyorsunuz. ”
“Şu kırbaç olayını kapatalım. Üzgün olduğumu söyledim. Sende garip birisin. Sana öyle davranmama rağmen şuan bana gülümseyebiliyorsun. Bana hiç mi kinlenmedin?”
Rahatsız olmuş bir ifadeyle dedim. İsaac ın birden yüzü donuklaştı.
“Köle olarak efendinin davranışlarına ve emirlerine sadece boyun eğersin. İtaat etmekten başka bir çaren yoktur.Köleye ne olduğu kimsenin umurunda olmaz.Ama siz yinede benden özür dilediniz.Asil olarak bana böyle davranan ilk kişisiniz.”
Dedi. Gözlerimin içine baktı..
“Bana olan tavrınızın değişmesine ne sebep oldu leydi isabella?”
Neden bu kadar sorguluyorsun!? Bilipte ne yapacaksın? Başka bir dünyadan geldim ve sana işkence eden ben değildim. Beni öldüreceğini düşündüğümden sana iyi davranmaya karar verdim. Ahh böyle desem kesin aklımdan bir kaç tahtanın eksik olduğunu düşünür.
“Aa.. ehem.. şöyleki.. o zamanlar ailevi problemlerim vardı. Doğru düşünemiyordum. Ama yanlış olduğumun farkına vardım. Şimdi telafi etmeye çalışıyorum.ahaaha…Bunları konuşmaya gelmedim. Senin hakkında konuşalım.”
Tedirgince gözlerimi kaçırdım.
“Benim hakkım da mı?”
Dedi ve dikkatlice bana bakmaya devam etti.
“Eevet..Mesela.. ev işlerinde nasılsın? Yada dövüşmek te iyimisin? Vücuduna bakarsak dövüşte sıkıntı yaşadığını düşünmüyorum.”
Zoraki sırıttım. Duyduklarından hoşnut olmuş şekilde gülümsedi.
” ..Demek vücudum sizin dikkatinizi çekiyor.”
“H-hayır düşündüğün gibi değil .Kaslı olduğundan demek istedim.”
Aceleyle karşılık verdim ama sonradan dediğimden kendim utandım. Al olan yanaklarımla önüme döndüm.
“Ne düşündüğüm gibi degil leydi isabella?”
Tepkilerimden keyif aldığı o kadar belliki.Cidden kendi ağzıma yapıştırmak istiyorum. Heryerde fesatlığımı belli etmesem olmuyor.
“Neyse ne işte. Sen soruma cevap vermedin.”
Telaşlanınca umurzamaz bir tavır takındım.
“Size nasıl daha yararlı olucaksam her türlü işi yapabilirim. Her türlü…”
Son cümlesini bastırarak söyledi.İmalı bir bakış attı. Yutkundum. Beni baştan çıkarma seni vicdansızın oğlu yakışıklı piç! Yataktan aceleyle kalktım.
“İyi o zaman. Ben gideyim artık. Sana iyi geceler.”
Kapıya yöneldim. Kapıyı tam açıcakken arkamdan elini kapıya dayıyarak engel oldu.Donakaldım. N-ne var?! Neden hep böyle durumlarda kalıyorum? Kalp dayamazki buna! Omuzlarımın üstüne ceket attı.
“Dışarısı soğuk ve karanlık. Evinize kadar size eşlik edeceğim leydi isabella.”
Şaşkın bakışlarıma gülümsemeyle karşılık verdi ve kapıyı açtı.
“Aa.. peki.”
**
Geldiğim kapının önündeydik. Kapalıydı.Benden sonra kapatmış olmalılar. Kapının koluna elimi attım.
“Sende geri dö- hı?”
Yüzüm isaac a dönük konuşurken kolu çevirdiğimde kapı açılmadı. Şaşkınlıkla önüme döndüm. Yok artık.! Kapıyı mı kitlemişler.Hayır hayır hayır. Şimdi rezil olamam. Tekrar ve tekrar kolu çevirdim ama nafile.
“Bir sıkıntı mı var leydi isabella?”
Arkamda duran kolları bağlı isaac la göz göze geldim.
“Aa… Şey..kapıyı kilitlemişler.”
Beceriksizce gülümsememe isaac şaşkın bir bakış attı.
“Dışarı çıktığınızdan hizmetçilerin haberi yok muydu?”
“T-tabiki vardı. Yanlışlıkla kilitlemiş olamalılar. Sen git birazdan açarlar.”
Dedim ve önüme döndüm.Tedirginliğimi belli etmemek icin uğraştım. Umarım ki öylede olmuştur. isaac giderse şu pörtlek göz (Navi yi kastetti) yanıma gelir değil mi? Ama ya gelmezse geceyi dışarıda mı geçirecegim? Asıl sorun sabah beni odamda bulamadıklarında olucak. Şu gücümü de kullanabilirmiyim bilmiyorum.Hahh… cidden neden hersey üst üste geliyor.
“İsterseniz bende kalabilirsiniz. Sizi burda bırakamam.”
Dedi ciddiyetle.
“Ne? Ama…”
Ona döndüm ama yüzüne bakamadım. Şuan gerçekten çaresizim. Ahh navii.. Bir kezde vaktinde ortaya çıksan..
“Sadece bu gecelik sana rahatsızlık vereceğim.”
Dedim utana sıkıla. Eminin yüzüm şuan kıpkırmızıdır.
“Rahatsızlık vermeyeceğinizden emin olabilirsiniz, leydi isabella.”
Yüzünde küstah bir gülümseme belirdi. Ve bana doğru elini uzattı .Eline baktım. Gerçek annem isaac gibi bir adamla aynı odada bir gece geçireceğimi bilseydi ‘seni ırıspıııı’ diye bacaklarımı kırar ve var gücüyle terlikle kafama kafama vururdu. Aynı anda da evi dört dönerdik.Özür dilerim anneee. Namusumu koruduğumdan emin olacağım. Kararlı bir ifadeyle isaacın elini tuttum.
***
İsaac ın odasındaydık.
“Yatakta siz yatın . Ben yerde yatarım.”
Dedi ve yere uzandi. Bana verdigi ceketi üzerine örttü.Bende yatağın kenarına oturdum. Dışarısı soğukken yer nasıl soğuk olmasın. Üşümekten uyuyamaz bile.Ama sadece bir tane yatak var. İsaac ın sırtı bana dönüktü. Yavaşça sabahlığımı çıkardım ve yatağa uzandım. Örtüyü de üstüme çektim. Bakışlarım isaac ın sırtında kaldı.Çaktırmasada hafiften titrediğini gördüm. Ahh! Yapma ama.. bütün bu durum onu yatağa çağırmam için çırpınıyor gibi.ühü ühü…Ayrıca vicdanım sızlıyor. Benden çıksında zaten kabul etmez değil mi ?
“Iı…isaac istersen yanı-”
Daha sözümü bitiremeden isaac aniden kalktı ve yatağın diğer tarafına uzandı.Yüzü sırtıma dönüktü.
“Israr ettiğiniz için teşekkürler Leydi isabella. Yer gerçekten soğuktu.”
Örtünün içine sokuldu. Ben şaşkınlıktan diyecek bir şey bulamadım. Hatta kalakaldım. Yatak zaten tek kişilik ve küçük. Her verdiği nefesi ensemde hissedebiliyordum. Dişlerimi sıktım. En azından lütfen hızlanan kalbimi duyma! Lütfen…Belkide hiç teklif etmemeliydim. Ama bu durumda daha az vicdan azabı duyuyorum. Tekrardan ve tekrardan üzgünüm anne. Şuan gerçekten kader kurbanıyım. Eger uyursam bu garip durumdan çabuk kurtulurum. Hadi uyu meyra uyuu…
**
Sanırım aradan bir saat geçti ve hala uyuyamadım. Pes dedirten şey ise isaac ın uyuması. O imalar, bıyık altından gülüşler hep yalan mıydı? Hayır bir şey beklediğimden değil yani sadece kadınlık gururum incindi. Yahu genç bir kızla dipdibe aynı yataktasın bu nasıl bir rahatlık?!
Burda normal bir şey mi?Aman neyse beni ilgilendirmiyor zaten. Yalnız hep aynı tarafa yatmaktan omuzum kırıldı.Zorlada olsa diğer tarafıma dönmeyi başardım. Artık isaac la yüzyüzeydim. Mum isigyinda bile yakışıklı görünüyordu. Gözleri kapalıyken masum bir ifadesi vardı. Ki normalde asla öyle bir ifadesi yok. Bir tutam gri dalgalı saçı yüzüne düşmüştü. Beni bile rahatsız ettiyse onu hele hele rahatsiz eder. Bu ifadeyi bozmasını istemedim. Bu düşünce beni harekete geçirdi.Elimle yavaşca isaac ın saçını geri ittim.
“Ah!..”
Birden elimi sıkıca tuttu.Parlak menekşe gözleriyle bana bakıyordu.Uyumuyor muydu?