Bölüm 34 – Gözler Üzerimde (2)
Max endişeyle ellerini sıktı. Riftan’ın kendisinden tiksinmesi ya da kendisine acımasını düşünmek bile kötü hissetmesine yetmişti. Utanç duyulacak bir şey olsa da yine de bir süre daha Riftan’ın gözünde kültürlü bir soylu leydi olarak kalmaya devam etmek istiyordu.
Riftan’a, hizmetkarları nasıl yönetmesi gerektiğini bilmediğini ya da daha önce hiç doğru dürüst para harcamadığını ya da böyle büyük bir kalenin sorumluluğunu nasıl üstleneceğini bilmediğini söylemektense… yalanını bir gün daha uzatıp tuhafça başıyla onayladı.
“E-eğer sen istersen…”
Riftan hemen rahatladı ve yüzü parladı.
“Kahyaya sana hemen kitap ve defterleri vermesini söyleyeceğim. Maliyetini hiç düşünme, gönlünden ne geçerse onu al.
Max’in dağınık saçlarını parmaklarıyla hafifçe okşadı.
“Burası… artık senin evin.”
Senin evin. Bu beklenmedik sözler Max’in kalbine öyle işledi ki neredeyse nefes almayı unutuyordu. Kalbi göğsüne çarpıyordu. Belki de arkasında bir anlam olmayan bu sözler rastgele ağızdan çıkmıştı ya da gelip geçici bir hevesin ürünüydü.
Hangisi olursa olsun, Max kendini bu sözlere dayamak istemedi.
“Ben… ikimiz için… burayı mümkün olduğunca rahat hale getireceğim.”
“Anlaşıldı.” Riftan memnuniyet dolu bir gülümse gönderdi. Ardından, dudaklarını yanaklarına hafifçe dayadı, Max ise tuhaflıkla kafasını salladı. Bir anda yatak odasında yalnız olduklarını fark etti. Günlerdir yıkanmamış ve kıyafetlerini değiştirmemiş olmanın verdiği rahatsızlığın hızlıca farkına vardı ve Riftan’ı hafifçe kendinden uzaklaştırdı.
“Umm, be-ben ba-banyo yapmak istiyorum…”
“Tabi ki.”
Kafasını çevirdi ve ekledi, “Hizmetlilere gelip banyonu hazırlamalarını söyleyeceğim.”
Dışarı çıkıp hizmetlilere banyo için ılık su ve de temiz kıyafetler getirmelerini söyledi. Max darmadağan olmuş paltosunu çıkardı ve köşedeki sandalyenin üzerine dikkatlice koydu. Bir süre sonra dört hizmetli ellerinde odundan varillerle içeri girdi. Sıcak su genişçe bir leğene boşaltılırken Riftan, zırhını çıkardı ve masanın üstüne yerleştirdi.
“Bir ihtiyacımız olursa seslenirim. Banyodan sonra yiyeceklerimiz hazır olsun.”
“Evet, lordum. Giysilerinizi buraya bırakıyorum.”
Hizmetliler dışarı çıkınca, Riftan üzerindeki tere bulanmış tuniği kafasından geçirerek çıkardı. Daha sonra hızlıca pantolonunun bağlarını çözdü. Max panikle hemen arkasını dönse de Riftan ona yaklaştı ve elbisesinin kayışlarını sökmeye başladı.
“Ri-Riftan!”
“Birlikte yıkanalım.” sesi bir anda kulağa boğuk geldi.
Max çıplak sırtına değen ellerle birlikte titredi. Riftan, parmaklarını kullanarak saçlarını tarayarak toparladı ve saçları tek omzunun üzerine atarak diğer incecik omzunu açıkta bıraktı.
Ve dili artık Max’in üzerindeydi.
“Tuzun biraz fazla olmuş…”
“Ya-yapma! Ki-kirliyim…”
İtiraz etse de Max’in omuzları Riftan’ın öpücükleri ensesine ulaşırken rahatladı. Riftan, Max’i kendine doğru döndürdü ama Max, Riftan’ın çıplak vücudu karşısında gözlerini kapadı. Hissettiği bu tuhaf duygu karşısında utanmıştı.
“Bana böyle bakmayı keser misin?” Eliyle çenesini kaldırdı.
“Seçkin bir soylunun oğlu kadar zarif ve ince olmayabilirim ama… o kadar da korkulacak değilim…”
“Ah, hayır değilsin! Hem de hiç!”
Max gözlerini şüpheyle açtı. Max’e dikilmiş göz yuvarlarında çaresizlik vardı. Siyah gözbebekleri vahşi ve yanlız bir hayvanınkini andırıyordu.
Bu adam güzelliğinin farkında değil mi? Mantıklı mı bu söyledikleri!
“Be-ben buna alışık değilim.” yanlış anlaşılmayı düzeltmek istedi.
“Çiftler doğal olarak… birlikte banyo yapar.” Riftan kısık sesle söyledi.
“Doğal..?”
“Ziyaret ettiğim tüm kalelerdeki lordlar ve leydiler birlikte yıkanıyorlardı.”
Riftan sırıtarak elbisenin korsesini indirdi. Max, bunu nerden bildiğini soracaktı ama soğuk havanın çıplak bedenine çarpmasıyla titredi. Şömineden yayılan sıcaklık yavaşça hassas vücudunu örttü.
“O kadar da tuhaf değil. Kuzeydeki bir geleneğe göre ne zaman bir soylu ya da şövalye ziyarete gelse ev sahibi hanımla birlikte yıkanmalıymış.”
Yavaşça omuzlarını okşayarak ikna etme çabalarına devam etti. Max’in gözleri kocaman açıktı.
“Be-ben de ya-yapmak zorunda mıyım?”
“Ohh… tabi ki hayır.”
Güzel ama tehlikeli bir gülümseme Riftan’ın suratında yayıldı.
“Eğer biri senden böyle bir şey isterse, onu Stemnu nehrinde yıkattırırım… Tek düşünmen gereken biri var o da benim. Gel şimdi…”
Riftan kaslı kollarıyla Max’in belinden tutarak kaldırdı ve kendisiyle birlikte onu da nazikçe leğenin içine aldı. Suya girmeleriyle taşan su yere döküldü. Max dizlerini kendine doğru çekti, nafile çabayla çıplaklığını saklamaya çalışıyordu. Riftan utanma bilmeyen biri gibi yüzsüzce ve de çıplaklığını açığa vurarak oturdu.
“Su sıcak mı?”
“İ-iyi.” Aceleyle cevapladı.
Max Riftan’ın yayılmış bacaklarına değmemek için dizlerini çenesine kadar çekmişti. Kendisini uzak tutma çabasına karşılık Riftan, Max’i kolundan tutup kucağına oturtturdu.
Max hemen tepki gösterdi “Ri-Riftan!”
“Seni yıkayacağım.” Basitçe söyledi ve sabunu almak için elini rafa uzattı.
Max aceleyle kucağından kalkmaya çalıştı ama Riftan’ın yılan gibi kolları Max’in beline dolanmıştı. Sabunu yavaşça omuz ve ensesinde köpürtmeye başladı.
“Be-ben yaparım!”
“Çok istiyorsan, beni yıkayabilirsin.”