NovelTR BETA V1.0 [Erken Erişim] | Beta süreci nedeniyle hatalar görülebilir.

BÖLÜM 20

20. Bölüm

 

Grup, kısa bir kargaşayı geride bıraktıktan sonra tekrar ilerlemeye başladı. Amelie, farkında olmadan büyü kitabına aşık olmuştu. Dürüst olmak gerekirse, ilgi çekici olan şey kitap değildi; kitaptaki büyüleri kullanabilecek olması düşüncesiydi.

‘Sarayda büyü çalışmak zordur, değil mi? Zamanım olduğu vakit çalışmam gerekiyor.’

Başkentte cadılık gizli kalmak zorundaydı fakat onun büyüden vazgeçmesi mümkün değildi. Kim ne derse desin, bir cadının en büyük serveti büyüydü. Çeşitli büyüleri kullanmayı bilirse işler tehlikeli bir hal aldığında kaçabilirdi.

Akşama doğru grup yavaşladı ve kamp hazırlıklarına başladı. Amelie at arabasının içinde uyuduğu için onun hazırlık yapmasına gerek yoktu. Akşam yemeğini yemişti ve tüm şövalyelerin uyumasını bekliyordu.

Sonunda dışarısı sessizleşmişti. Amelie dikkatlice at arabasından çıktı.

İlk başta hareket etmeyi kestikleri sırada büyü alıştırması yapmadı denemişti ancak ne zaman at arabasından inse tüm şövalyelerin odağı ona kayıyordu ve o da alıştırma yapmaktan vazgeçmek zorunda kalıyordu. Roen’in kötü bir şey söylediğini sanmıştı fakat Roen’in gözleri onunkilerle buluştuğunda Roen hızla kafasını çevirmişti.

Dikkat çekmenin hem iyi hem de kötü olması külfetliydi o yüzden Amelie, kamp alanından uzakta gizlice büyü çalışmaya karar vermişti.

Amelie kuşa dönüştü ve gökyüzüne doğru uçtu. Daha büyük kanatları olan bir kuşa dönüşmek istemişti ama bu sefer sadece bir yumruk büyüklüğündeydi.

‘Ne zaman kendimi istediğim hayvana dönüştürebileceğim?’

Kitapta, dönüşüm teknikleri çok çeşitliydi. Yaşlı bir kadın, çocuk, adam, hayvan. Mümkün olan bir sürü şey vardı. Ancak başkasına dönüşmeyi bırak, kendi istediği bir hayvana bile dönüşemiyordu. Neyse ki, küçük hayvanlara dönüşmek başarılı olmuştu ama ne zaman daha büyük bir hayvana dönüşebileceği belirsizdi.

‘Daha büyük ve havalı bir hayvana dönüşmek istiyorum. Mesela, ayı.’

Şu an hiç havalı değildi çünkü dönüştüğü zaman bir avuç içi büyüklüğünde oluyordu.

‘Alıştırma! Sadece alıştırma!’

Amelie büyük bir güçle uçtu. Küçük kanatlar sertçe çırpılırken bedeni ileri doğru gitti. Kabarık alt tüyleri, rüzgar direnci karşısında dalgalanıyordu. Bazen bu iyi bir şeydi de. Gökyüzünde uçma hissini seviyordu.

Ama sonra bir şey Amelie’yi bileğinden yakaladı.

“Ciik!”

Amelie doğruca yere çekildi. Hızlı düşüşten dolayı gözlerini kapatmıştı.

“Çarpacağım!”

Ancak endişesinin aksine güvenli bir şekilde yumuşak ve sıcak bir şeyin üzerine indi. Nedense bir deja vu hissetmişti. Gerçekten de gözlerini açtığında Serwin’in altın rengi gözlerini gördü. Serwin’in gözleri, Ay’dan daha parlaktı.

‘Bu adam gerçekten-! Yine kılıcıyla insanları çekiyor!’

Amelie düzgünce protesto etmeye çalıştı ama Serwin’in yüz ifadesi, bunun için fazla korkunçtu. Amelie’nin onun yüzünde daha önce görmediği kadar katı bir ifade yapıyordu. Normalde imparatorumsu bir sakinliği olurdu ama şu an aceleci ve gergin görünüyordu o yüzden Amelie daha da kaygılıydı.

‘Neden, neden bunu yaptığını bilmiyorum- ama kuş olmam lazım.’

Serwin hayvanları sevdiği için Amelie kuş formundayken onun daha az sinirli olması gerekmez miydi? Bu biraz düşüncesizce bir şey olsa da Amelie’nin hesaplamaları doğruydu.

Amelie gizlice at arabasından çıktığında Serwin evrak işleriyle ilgileniyordu. Zaten uyuyamadığı için öyle bir zamanda çalışması gerektiğini düşünmüştü. Ancak, hem dışarısı sessiz diye hem de Ethan’la olan konuşması nedeniyle pek odaklanamamıştı.

Gardını birazcık bile indirse aklı Amelie’ye gidiyordu. Amelie’nin dönüşümünü hemen fark etmişti çünkü her zaman Amelie’nin bilincindeydi.

‘Kaçmaya mı çalışıyorsun?’

Serwin kışlasından dışarı fırladı. Neyse ki onu hızlıca bulmuştu ve kılıcının aurasıyla onu yakalayıp aşağı çekmişti. Bir insanın ulaşabileceği mesafenin ötesinde uçan küçük bir kuş gördüğünde kalbi pır pır etmişti. Onun öylece gitmesine izin verirse onu bir daha asla göremeyecekmiş gibi hissediyordu.

‘Sinirlenmeye çalışmıştım çünkü sana kafana göre hareket etme demiştim…’

Serwin, ellerindeki kuşu gördüğü zaman sinirlenmek için olan motivasyonunu kaybetmişti. Böylesine küçük bir şeye sinirlenerek ne yaptığını sanıyorsun? Amelie’nin teknik olarak 20 yaşında bir cadı olmasının bir önemi yoktu, Amelie’nin onun dibinde kıvrılmış şirin kuyruğuyla ne kadar sevimli göründüğünü göz ardı edemezdi.

Serwin, her zamanki gibi Amelie’yi okşadı. Serwin’in okşayışına alışkın olan kuş, Serwin daha rahat sevsin diye kafasını eğdi. Yumuşak tüy, Serwin’in parmak uçlarına dokundu. Bu hisse odaklanmak Serwin’in kaygısını hızla sakinleştirmişti.

‘Seni tekrar görmek ne güzel. Gerçi, insan olduğunu biliyorum.’

Serwin, Amelie’yi okşarken Amelie’nin yüzü gevşedi ve bir kahkaha patlak vermeye başladı. Serwin, kaşlarını çattı. Amelie ne kadar sevimli olursa olsun yine de onu düzgünce uyarmalıydı.

“Kaçarsan, gitmene izin vermem. Dikkatli ol. Senin bir ailen var.”

Serwin bilerek kötü adam gibi konuştu.

“Cik.”

Amelie mağdur hissetti. Büyü alıştırması yapmanın nesi yanlıştı da bu tehditleri duyuyordu? Serwin’in elinden kurtuldu ve dönüşümünü bozdu. Bir “Puf!” sesiyle göz açıp kapayıncaya kadar insan formuna döndü.

Serwin içten içe çok şaşırmıştı. Bunun bir dönüşüm olduğunu biliyordu ama bunu ilk kez şahsi olarak görüyordu.

“Niyetim kaçmak değildi! Herkes uyuduğu için uzak bir yere gidip büyü alıştırması yapacaktım!”

Serwin, Amelie’ye baktı. Amelie’nin yuvarlak, nane yeşili gözleri haksızlık doluydu.

‘Yüz ifadesi de davranışı da aynı.’

Serwin yemeğiyle oynarken de Amelie bu bakışı yapar ve ya küçük kanadıyla Serwin’in parmağına vurur ya da onu gagalardı. Şu an Amelie sinirini tutuyordu ve yumruğunu sıkmıştı. Amelie, Serwin’e vursa bile bunun gıdıklamaktan farkı olmazdı ama Amelie şu an farklı bir formdaydı.

‘Gerçekten aynı kişisin.’

Serwin’in aklı başına geldi. Bir düşününce, kuşu ve Amelie’yi ilk kez ardışık olarak görüyordu. Pembe saçlar, nane yeşili gözler ve yüz ifadesindeki sık değişim direkt aynıydı.

Serwin’in birdenbire Ethan’ın sözlerini düşündü. Ethan demişti ki: eğer Amelie’nin insan olmasından rahatsızsa onu evcil hayvan olarak düşünmeli ve ona öyle davranmalıydı. O an Serwin onu uyarmaya devam etmek istemişti Amelie’yi gördüğü zaman bunun daha iyi bir yolu var gibi görünmüştü.

Serwin bu sefer bilinçli olarak yavaşça elini kaldırdı ve Amelie’nin başını sıvazladı. Onun gür saçlarına dokunmak, kuşun yumuşak tüylerine dokunmaya benziyordu. Amelie bir kuş kadar tombul değildi fakat Serwin, onun başını avucuyla okşama hissini sevmişti.

‘Bu bir kuş.’

Bir kuş, insan değil. Birazcık zayıflık gösterse olmaz mıydı?

“Amelie.”

Serwin dikkatlice onun adını söyledi. Amelie şu an Dellahaim’ın genç hanımı formundaydı Serwin kendisinin kalbinin ne kadar kırık olduğunu bilmiyordu ama şu an Amelie onun kuşuydu.

Amelie şaşkın bir şekilde yukarı baktı. Serwin’in sesi fısıltı gibiydi ama son derece yumuşaktı. Serwin, gözlerini Amelie’ninkilerle buluşturduğunda sessiz kahkahası derinleşti.

‘Ah…’

Yakışıklı bir adamın gülüşü şakaya gelmiyordu. Sanki az önce korktuğu şey bir yalanmış gibi kalbi küt küt atıyordu.

“Bana yardım edeceğini söylemiştin, değil mi?”

“Evet. Tabii ki.”

“O zaman uyumama yardım et.”

“Pardon?”

Serwin, Amelie’nin omuzlarına sarıldı. Burnunu Amelie’nin boynuna gömdü ve derin bir nefes aldı. Yavaşça gerginliği azaldı ve zihni belirsizleşti.

‘…?’

Amelie dimdik dururken kaskatı kesildi. Amelie’nin bir insan olduğu bilinir hale geldiğinde Serwin’in tavrı tamamen değişmişti ama şimdi sanki Amelie sevimliymiş gibi ona gülümsüyordu. Tıpkı onun kuşa dönüştüğünü gördüğü zamanki gibiydi.

‘Birdenbire ne oldu sana böyle?’

Amelie, Serwin’in ne düşündüğünü bilmiyordu, yalnızca onun bu ani değişimi karşısında utanmıştı ama bundan daha acil bir şey vardı. Amelie hızlı bir şekilde Serwin’in uykuya daldığını fark etti çünkü Serwin’in ağırlığı Amelie’ye geçmişti.

“Aah!”

Amelie onun ağırlığını kaldıramadı, sendeledi ve en sonunda yere düştü. Uzaklara doğru kısa bir çığlık yayıldı.

“Sorun ne?!”

“Neler oluyor?”

Şövalyeler kılıçlarıyla birlikte fırladılar. Savaşmaya hazırlardı ancak gördükleri şey, Amelie ve Serwin’in sarmaş dolaş halleriydi.

“Siz ne yapıyorsunuz orada?” diye sordu Ethan.

‘Ah. Utandım.’

Amelie, şu an bir fareye dönüşecek olsa bile hemen kaçmak istemişti. Hayvana dönüşüp kaçsa mıydı? Amelie’nin başı gerçekten beladaydı.

‘Ama şimdi hayvana dönüşürsem Serwin’in bedeninin altında ezilirim gibime geliyor-‘

Bu beklenmedik sahne karşısında şövalyelerin dili tutulmuştu. Soğukkanlı efendileri Amelie’ye sarılmış bir şekilde yatıyordu. Önce kimi kurtarmalılardı ve kime saldırmalılardı? Yere düşmüş olan efendilerini mi yoksa efendilerine kaşlarını çatmış olan Amelie’yi mi?

“Şey-”

Sessizliği bozan kişi Amelie’ydi. Tüm bedeni Serwin’in bedenini destekliyor olmasına rağmen Serwin’in bedeni Amelie’nin beklediğinden daha ağırdı. Üzerine kaya yığını düşüyor gibi hissediyordu çünkü Serwin’in bedeni çok sert ve ağırdı. Daha fazla dayanamayacakmış gibi bir sesle konuştu.

“Lütfen yardım edin. Majesteleri, ben-”

“Ah!”

“Tamamdır!”

Şövalyeler kendilerine geldiler ve Serwin’in kollarından tuttular. Onu zorla kaldırmayı denediler fakat Serwin hareket etmedi. Amelie’den ayrılmak istemiyormuş da ona yapışıp kalmak istiyormuş gibi şövalyelere vurdu. Uykulu bir kedi gibi davranıyordu ama devasa bir leopar gibi tehditkardı.

Eninde sonunda Amelie, şövalyelerden yardım aldı ve ona asılmış olan Serwin’le birlikte kışlaya gitti. Şövalyeler, Serwin ve Amelie’yi yatakta baş başa bırakarak kışladan çıktılar. Davetsiz misafirler çabucak gitmek istemişlerdi.

“Ha…”

Sessiz kalmış kışlada sadece Amelie’nin iç çekişi duyulmuştu. Boşta kalan eliyle yüzünü kapattı. Utançtan ölecek haldeydi.

Bir süre önceki durumu net bir şekilde hatırlıyordu. Serwin ve Amelie, istemsiz bir şekilde birbirlerine sarılmışlardı. Amelie, Ethan’ın “Bitti mi yani?” diyerek onlara kahredici bir bakış attığını açık bir şekilde görmüştü. Şövalyeler, kelimelerini yutarak gizlice geri geri gitmişlerdi.

‘Aah! Çok utanıyorum! Ne düşünüyordu ki!’

Amelie utançla titredi.

Bu hata Serwin tarafından yapılmıştı. Serwin’in uykuya dalacağıyla ilgili önceden bir uyarı mı vardı? Neden kışlaya veya at arabasına gitmemişlerdi ki?! Neden Serwin onu herkesin içinde kucaklayıp uykuya dalmıştı? Kendi ağırlığını da düşünmek zorundaydın!

Ancak kazanın asıl sebebi, sanki kendisinden geçmiş gibi uykuya dalmıştı. Yüzü o kadar durgundu ki sanki tüm gücünü kaybetmişti.

Amelie yatağın yanına oturdu. Serwin, bedenini ona yapıştırmaya devam ediyordu. Biraz daha yakında kalmak istediği için büyük bedeni acınası bir şekilde kıvrılmıştı. Yüzündeki her zamanki mağrur ifade kaybolmuştu ve geriye sadece ağır bir yorgunluk kalmıştı.

Serwin açıkça zalim ve korkunç bir adamdı. Zalim biri olarak kötü şöhreti hak ediyordu. Yine de Amelie onu böyle gördüğü için hayal kırıklığına uğramamıştı. Bunların hepsi felaket yüzündendi.

‘Off, bir düşününce, onun için üzülüyorum da.’

İmparator olup insanları yönetseydin ne yapardın? Felaket yüzünden iyi uyuyamıyordu. Sıradan insanlar, bir gün bile uyuyamasalar bir sonraki gün ölürlerdi ve Serwin’in uyku sorunu yirmi senedir vardı. Uyku, pes ettiği tek şey miydi?

Amelie, Serwin’in sırtını sıvazladı. Serwin’in yavaş nefeslerinin arasında düzenli sırt sıvazlama onun sabit kalp atışlarıyla karışmıştı. Sessizce Serwin’e bakınca Amelie’nin de uykusu gelmişti.

Aydınlık çadırın içinde ikisi yan yana uzandılar ve sabaha kadar uyudular.

Yorum

error: İçerik korunmaktadır!!

Ayarlar

Karanlık mod ile çalışmıyor
Sıfırla
Germany VPS Diaetolin Anime Öneri webtoon oku manga oku manga oku webtoon oku was wiegt ein baby care can dogs eat bodrum escort sweet bonanza deneme bonusu veren siteler casino siteleri bonus veren siteler casino siteleri bedava bonus 1xbet bedava deneme bonusu veren siteler ifşa link his taşı deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu infoisrael.net casino siteleri deneme bonusu veren siteler meritking meritking komiku